30 Aralık 2010 Perşembe

Nasıl bir seneydin sen öyle?!


2010 senesi 21 yıllık hayatın en unutulmaz senesi ödülünü alabilitesi en yüksek olan yıldır!

2010 senesi CAN'dır! 2010 senesi CANımı çıkarandır, Sonra en güzel sulardan geçirip üstüne en sevdiğim çiçeklerden taç yapıp geri yerine koyandır!

2010 yılı koşturmaktır! Koşmaktan yorulmaktır.. Sonra durup bir nefes alıp tekrar koşmaktır! Ama hiç yorulmamaktır!

2010 yılı formalitelerin yılıdır! Formaliteler uğruna bir dünya kağıt tomarının peşinde koşup imza toplamaktır..

2010 yılı özlem çekmektir.. Özlemektir...Özlemekten ilk defa hıçkırarak ağlamaktır... O kadar özlemektir ki bu yüzden her gece Berlin'in koynundan çıkıp vatana kaçmaktır rüyalarda...

2010 yılı ülkeler gezmektir.. Farklı yemekler yemektir... Ama hiç bir tadın annemin yaprak sarmasının yerini alamayacağını bilmektir...

2010 yılı kalbin yapılan hiçbirşeyden pişman olmamasıdır...

2010 yılı temizlik senesidir. Hayatımın sadece belli zamanlarında var olan, ama onun dışında nerde olduklarını bilmediğim, dostunum diyen ama aslında olmayanları bir bir bulup, kapının önüne koymaktır.. Herkese değerince davranabilmeyi öğrenmektir...

2010 büyümektir... Artık kimsenin çocuk demediğini farketmektir... 2010 aslında ne kadar güçlü olabilineceğini görmektir...

2010 inanmaktır.. Herşeyin bundan sonra çok farklı olacağına inanmaktır... Planların ve ideallerin yön değiştirmesidir...

2010 hayatımın boğaz köprüsüdür... Bu köprünün inşaatında çalışırken özlemektir İstabul'u 2010...

2010 birşeyleri beklememeyi ve plan yapmamayı öğrenip, zara göre düşünmektir bir sonraki hamleyii..

2010 çevredeki insanların muhabbetlerinin değişmesidir.. Mesela "bu yaz evleniyoruz" , "nişanlanacaklarmış" , "yüzük taktık" ya da ne bileyim sınıf arkadaşımın çocuğunun olduğunu öğrenmektir 2010 ...-Ve bu muhabbetlere aval aval bakmaktır 2010 :)

Saymaya devam edersem çok şeyler çıkar ama velhasıl 2010 güzel şeydir.. 2011 in annesidir... 2011 bakalım kime benzeyecek?

24 Aralık 2010 Cuma

Kadıköy Belediyesi! sen beni bugün güldürdün ! :D



Evet bugün bu afişi Altıyolda gördüm. İlk tepkim "OHAAA!" oldu. :D

Yoksa bu bir intihar girişimi mi? :D

Hristiyanlara kıyak yapan Chp, bu afişlerle seçimleri kazanacak mı ? :D

Yoksa CHP herşeyden vazgeçip dalga mı geçmeye başladı?:D

Acaba AKP buna karşılık olarak "yılbaşınız mübarek olsun!" diye afiş asacak mı?:D

Herşeyi bırakalım belediye başkanının bu afişten haberi olmamasına ne diyeceksiniz? :D

Haberi olduktan sonra Afişin indirilmesi de daha hoş ! :D

Şimdi aynı performansı AKP den bekliyoruz ! :D

Neysa yha çok eğlendim ama !! :D

22 Aralık 2010 Çarşamba

POLYANNA OLMAK LAZIM !

"Hayat,Sen planlarını yaparken, onun bildiğini okumasıdır" demiş John Lennon...

Çok doğru olduğunu bir kez daha anladım.Günlerim çok yoğundu hergün bir ertesi gün yapmam gerekenler listelenip dururken bir de bakmışım kolumda birdenbire bir alçı. Doktor Alçıya almamız lazım iç kanama olmuş dedi ! Offfff !! Ama bu cidden hiç eğlenceli değil...

İlkönce şaka sandım... İşlem tamamlandıktan sonra hasta psikolojisine girdim. Ayağını,elini, kolunu kaybeden insanları düşündüm.. Çok ağır bir psikoloji olduğunu tahmin ettim.. Benim ki maximum 10 gün de ben 3 güne çıkarıcam gibi duruyor.

Tüm işlerim yavaşladı herşeyi yavaş yapıyorum. Bu durum bana acı bir şekilde şimdiden koymaya başladı :( Ama ben Pollyanna'yı oynuyorum ve Allah'a yürekten şükür ediyorum..

Eine Deutscherin in der Turkei

Geçen gün canım birşey yapmak istemedi. Oda arkadaşıma romanı olup olmadığını sordum. Şöyle beni alıp sürükleyecek bir roman istiyordum. Ayşe Kulin "Nefes Nefese"...

İlk 20 sayfasını okuyup bıraktım sonra 2 gün elime alma fırsatım olmadı kitabı. Dün kaldığım yerden devam ettim bugün bitirdim.

Geçen gün bir kitap ve film satan bir mağazada dolanırken aynı zamanda da telefonla konuşuyordum. Kulağıma almanca sesler takıldı. Berlin' den gelen iki tane erasmus öğrencisi. Ben de Berlin'de Erasmus yaptığımı söyleyince muhabbet koyulaştı. Keşke daha önce tanışma fırsatımız olsaydı bol bol almanca pratik yapma fırsatım olurdu. Sonra ben " ich wünsche euch eine schöne Tag "diyerekten yanlarından ayrıldım.

Aynı gün 2. defa karşılaştık. Onlar beni farkettiler. Bana adreslerini verdiler. Bu akşam evlerinde arkadaşlarıyla toplanacaklarmış beni de davet ettiler. Gelebileceğimi söyledim ama Kpss dersanemden sonra o kadar çok yorulmuştum ki o akşam gidemedim. Ama facebooktan birbirimizi ekledik ve numaralarımız aldık.

Sonra Sonja bana facebooktan mesaj attı. Bir ödevi için benimle görüşme yapması gerekiyormuş. Benden yardım rica etti. Seve Seve kabul ettim.

Dün akşam Kadıköy- Boğa'da buluştuk. Çok enterasan bir görüşme oldu.Almanları ve Türkleri masaya yatırdık. Türkler'in Avrupa'da oluşturduğu imajdan ve bu imajı doğuran sebeplerden, Türk gençliği ile alman gençliği arasındaki yaşam tarzı farklılıkları... vs

Sonra biraz tarihten bahsettik. Hitler hakkında hep soru işaretlerim vardır kafamda. Almanya'da alman halkı çok Hitler'den bahsetmek istemezler. Bundan dolayı ben de çok soramıyordum.

Evet okuduğum son kitap Nefes Nefese tam da bu konudan bahsediyordu. 2. Dünya savaşında Avrupa'da yaşanan vahşet! Yahudi'lerin çektiği sıkıntılar ve biz Türklerin bırakın Türk Yahudileri, Türk asıllı olmayan Yahudileri bile korumak adına yaptıkları... Nazi kamplarında çalıştırıla çalıştırıla öldürülen Yahudiler.. Bugün ilişkilerimiz onlarla ne durumda olursa olsun yapılan bir insanlık ayıbıdır...

Hele şu İsrail'in 2 Türk yardım gemisine yaptıkları saldırıdan sonra bazıları dedi ki Hitler haklıymış ! Hitler demiş ki ! : Birgün öldürmediğim her Yahudi için bana Küfür edeceksiniz!'

Hitler psikolojik sorunları olan biriymiş. Ciddi anlamda hasta.. Aslında Avusturyalı ama sonradan Alman vatandaşlığına geçmiş.. Adam Avrupa'da ki herkesi Almanlaştırmaya çalışmış. Çılgınlık!

Herkesi öldürmek ve tüm Avrupa'yı Alman halkı yapmak. Hatta Sonja Hitler'in Almanlara çocuk yaptırmak için zorla seks yaptırdığını söyledi. Nasıl bir zihniyet!!

Kısacası gelmiş geçmiş tarihin en büyük Diktatörüydü Hitler!

O akşam daha pek çok şey konuştuk. Sonja'nın Türk erkekleri hakkında yaptığı yorumlar bombaydı ama çözmüş kızcağız olayı :)

Kısacası oldukça dolu dolu bir akşamdı.. Beni tekrar o 6 aya götürdü..

13 Aralık 2010 Pazartesi

Gel de Sinir Olma!

Bugün canım çok sıkkın sebepsiz herşey canımı sıkıyor. Sorun bende olduğu aşikar.. İçimde birşeyler var anlamlandıramadağım.. Bekleyişlerdeyim desem değil, beklemiyorum desem yalan olur.. Ben de gidemiyorum. Beklemeyi seçiyorum..

Tüm bunların içinde bir yandan da uyuz oluyorum çevremde olup bitenlere!

12 puanla Rehberlik öğretmenlerinin atanırken bizim yani matematik öğretmenlerinin 90 puanla istediğimiz yere atanamamız. Sorun ise kpss den 12 puan alan bir kişinin öğretmen olabilmesi. Bu adamlar sebze yetiştirmeyecekler sevgili devletim insan yetiştirecekler! Zaten sıfır net yaparsan 16 puan veriyorlarmış demek ki saygıdeger sevgili öğretmenlerim eksilerde netlere sahipler.. Sonra nerde yapıyoruz hatayı diyoruz. Geleceği kimlerin eline bırakıyoruz. Üstelik bu öğretmenler Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmeni .. İhtiyaç var alıyoruz!! Efendim ihtiyaç var diye hangimiz evimize bozuk işlemeyen işlemcisi çökmüş bilgisayarı sokuyoruz!

Offff!!! Gel de sinir olma !

Diğer bir konu gazatede gördüm. Bir kere daha güldüm ! Pisa sınavlarında yine sonunculuğa mumları dikmişiz. Bir kere de kaleye mum dikebilseydik ne ala olacaktı!! Birinci sıralara bakıyoruz Çin , Kuzey Kore ve Finlandya....
Adamlar yapıyorlar! Ve bir zamanlar bu insanlar yiyecek ekmeğe muhtaçtılar... Finlandya hakkında özellikle BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim.. Bir ülkenin nasıl emekleme pozisyonundan ayaklarının üzerine kalkıp koştuğunun en güzel örneğini anlatan bir kitap.

İnsanlar birşeyler yapmaya çalışıyorlar.. Birbirlerini destekliyor.. Biz ise çok uzağa gitmeye gerek yok en yakınımıza baktığımızda birbirinin ayağına çelme takmaya çalışan insanlar. Hayatın her evresinde görebilmek mümkün...

En gereksiz şeyleri ateşli ateşli tartışmakta üstümüze yoktur ama. Yok başörtülü yok başörtüsüz. Asıl mesele sen önce kafandaki o örümcek ağlarından kurtul ne yaptığına bak! İş yapıyorum diyorsan gerçekten İŞ YAP!! Delinin biri yeter ki kuyuya bir taş atsın hemen milyonlarca gönüllü o taşı çıkarmaya hazır oluyor ve bu mandalite artık sıktı lütfen artık DEĞİŞİN ! AMA LÜTFEN !

9 Aralık 2010 Perşembe

izliyorum ruhun duymaz..
Duyuyorum iç çekişlerini
Derin yalnızlık kuyularının diplerindesin
Elinde yine sigaran...
Ve artık sana 'içme şunu!' demiyorum.
Biliyor musun ?
Artık rüyam bile değilsin
Ellerinle kazıdın adını dilimden
Adına bile kayıtsız kalmışım.
Geçen bir yerde adın geçti,
O zaman anladım...
istesem bile özleyemiyorum seni
Hatıran olan hiçbirşey acıtmıyor içimi
Neden diye sorma bir daha, anla!
Bende olmayan senden ibaretsin...

4 Aralık 2010 Cumartesi

Aufwiedersehen!!


İch hab von Erasmus Buro letzte mal getrennt . Dies mal war alles vorbei . ich hab mit alle Papier fertig gemacht. Das macht mich wirklich glücklich. Aber wenn ich doch noch ein mal Erasmus mache, kann ich ein millionen Papier dafür erstellen . ich werde dich vermissen Erasmus!
Letzte jahre in diese Zeit war ich zu beschaftig mit meine Erasmus Dokumenten. Gehen Noter, Gehen Bank, laufen für Unterschriften :S Mein köpfer hatte dafür gewöhnheit:) wie wasser oder essen :) Wenn ich vergangenheit gucke, kann ich das einfach sagen : VAYYY BEEEE! (Das ist Türkische Ausruf!  )
Viele Erasmus Studenten haben im ihre fach andere Erasmus studentin. Aber ich .. ich bin verrückt. İch bin die erste studentin, die Erasmus gemacht hat, in meinem Fach . Deshalb habe ich sehr wenig informationen. İch kann sehr gut verstehen wie aus dem Fisch ist  ich hab das zwei mal gelebt. Erste mal war erste tag im Berlin. Zweite mal nach dem Erasmus in Turkei.
Muss man nicht schlafen zu traumen. Erasmus war die schöneste traum für mich in meinem Leben.
Nach dem alles bin ich noch mal in der Turkei. Eigentlich beginnen von Zeit habe ich gedacht,dass alles wie früh sind. Aber jetzt denke ich nicht das. Weil ich das verstanden habe. ich bin nicht wie früh.

Erste Tag in der Turkei...
Das Türkische Flugzeug , benutzen mein Türkische handy Nummer und ruf Mutter an, alle leute sprechen auf Türkisch.. Alles hat mich glücklich gemacht.. and and and natürlich Bosporus brücke… danach hab ich gesagt “ kein Stadt wie Heimat !!” ich hatte sehr viel sehnsucht.

Nach einer Gewissen Zeit machen Nervt mich alles, die bevor normal für mich ist. Grosse Menschenmengen,
Die leute gucken mir wie als ob ich anderes bin!!

Letzte woche habe ich in der Turkei mit Erasmus Büro fertig gemacht. Ich sollte nichts machen. Keine Dokument, keine Unterschrifft! Das macht mich glücklich und wirklich traurig!  ich konnte nicht das denken. Ein tag werde ich dafür traurig sein .. Jetzt verstehe ich besser dass, alles vorbei sind. 6 monaten sind wie ein Film.

Das war für mich ein gute Krieg. Aber dies Krieg war sehr sinn für mich. Der war sinnvollste Krieg für mich.
Jetzt laufe ich nach naechste Krieg. ich glaube,dass es weit ist. İch kann noch nicht Kriegeren sehen…

2 Aralık 2010 Perşembe

Aufwiedersehen!! (Türkçe )

Erasmus bürodan bugün ayrıldım.. Bu sefer herşey sona erdii!Tüm belgelerden kurtuldum ! Mutluyum mu nee!! :D :D Ne büyük birzevk.. ama yine olsa da, yine koştursam da milyonlarca belgenin ardından, yine gitsem :( Seni çok özliyecem Erasmus !

Geçen yıl bu zamanlar deli gibi koşturmaya başlamıştım.. Notere git, bankaya git, bölüme git, imzalar milyonlarca insanlar... Artık vücudum bu duruma bağışıklık yapmıştı. Her gün imzalatmam hazırlamam gereken bir dünya kağıt vardı.. Hele o vize alma maceralarım... Şimdi geriye bakıyorum ve şunları çok rahat söyleyebiliyorum.. vayy beee ben neymişim !

Birçok erasmus öğrencisinin bölümünde daha önce erasmusa giden arkadaşları olduğundan birçok bilgiye gitmeden önce vakıf olabilmektelerdi.. Ama ben gariban bir o kadar da DELI ... Bölüm tarihinde ilk defa Erasmusa giden genç !( Uzaya ilk giden insan misalı) Sudan çıkmış balığın ne hissettiğini ben iyi bilirim !

O durumu bir gittiğinde bir de geri döndüğünde yaşıyorsun çünkü.. Herşeyin olup bitmesi.. Rüya demek ki sadece uyurken görülen birşey değilmiş..Şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en güzel rüya oldu Erasmus maceram..

Herşeyden sonra tekrar vatan.. Aslında hiçbirşeyin değişmediği ama senin herşeyin değiştiğini düşündüğün Türkiye, Havaalanından ilk inişin, Türkiye'de kullandığın GSM imi telefona takışım. İnsanların hepsinin Türkçe konuşmasının beni bu kadar mutlu etmesi.. İlk İstanbul boğazından geçişim... O sırada "YOK MEMLEKET GİBİSİ" demem..

Bir süre geçtikten sonra eskiden normal olarak gördüğün şeylerin sana artık batması!
otobüsler neden bu kadar kalabalık! İnsanlar neden bana tabiri caizse mal mal bakıyorlar! gibi sorular soramaya başlaman kendine ...


Bugün Erasmusa Büroya son belgemi verdim.. Ordaki görevli "Erasmus işlemleriniz tamamalanmıştır "diyordu. O an o geçirdiğim 6 ay film şeridi gibi geçti gözlerimden.. Evet şaka değildi .. Uyumuyordum da.. O hayatı orda ben yaşadım.
Bu bir savaştı şimdiye kadar hayatımdaki en anlamlı savaş..Savaş dediğime bakmayın bunun adı tatlı savaş :)

Bir sonraki anlamlı savaşlara yürüyorum... Yaklaşamadım henüz.. Savaşçıları göremiyorum..

25 Kasım 2010 Perşembe


Sevdim sevilmedim
Seveni sevemedim,
Canımdan böyle bezdim amaaaaan!!
Gezdim dolaştım
Zar Zor ulaştım
Derken kayboldum aman!


Bir Candan Erçetin konserinin ardından kulağımda kalan sözler... Nedendir bilmem...

Es ist leicht zu sagen!

im moment habe ich zu viel Präsantatäion. Deswegen muss ich immer lernen und lernen :( ich habe eine Vorlesung,die Privat erziehung heisst. Wir lernen über die Kindern, die privat hilfe brauchen.ich werde Lehrerin sein. Weil vielleicht in Zukunft wir die Schülern und Schülerinnen wie diese haben wird. Kann man nicht das wissen. Vielleicht werden wir ein Blind Schüler haben. Erste mal kann man denken,dass warum diese Schülern die normal Schule gehen. Sie müssen andere Schule gehen. Ja das ist sehr leicht zu sagen.
Wenn ich offen sein brauchen,erste mal hab ich das denken auch. Sie müssen andere Schule gehen.

Haben Sie das denken? Vielleicht in Zukunft haben Sie ein Kind, das behinderte ist. Wie fühlen Sie, wenn ein Mensch das sagen. " Dein kind muss andere Schule gehen. Er ist nicht normal. ich will nicht dass, dein Kind mit meinem Kind zusammen zeit haben.
Das ist eine große Katastrophe für Eltern.

ich studiere Mathematik.ich konnte nicht verstehen warum wir diese Vorlesung besuchen. Oder warum unsere Lehrerin findet sehr wichtig?

Gestern hat sie alles erklärt. Sie hat ein Mädchen,dass sie autistisch ist. Meine Lehrerin hatte viele Probleme. ihre Madchen hat nicht bis 6 gesprochen. Viele Ärtzt hat negative dinge gesagt. Aber sie kämpfte viel. jetzt ihre touchter ist 6. Sie kann sprechen.

Das ist sehr sehr schwer. Kann man nicht das genau verstehen. Aber bitte ein bisschen Empathie. Wenn Sie eine Lehrerin sind, bitte akzeptieren Sie sie.

Sie können eure Kindern auch !

21 Kasım 2010 Pazar

Just 9 Days!

They are the last dates of November. After November ı have different plans about my Life. Until now ı didnt study for my Exam which Kpss is. Kpss is very important exam in Turkey for the stundents who graduated from University. İf you wanna have civil servent, you have to win this exam. Unfortunately in Turkey the best is having civil servent. There is always risk in Privat sector. I wanna have civil servent in İstanbul and its environs like İzmit, Bursa, Sakarya,Tekirdağ...

Everybody studied hard until now but ı didnt. ı had problems with me :) Also ı wasnt in Turkey in Summer.

İt is November now. And the last days of November.. November! sweet November.. ı have just 9 days. if ı have any action up to last of November, ı will give up! from What? Dont ask ! You understood!!

i dont wait anymore.. ı know that there is somebody who searching for me. But now ı have to deal with my life..

19 Kasım 2010 Cuma

Velhasıl unutursun !

Üzeni yollayacaksın arkadaş! Gitmiyor mu o zaman sen çekip gitmeyi bileceksin! Öyle bir gideceksin ki dönüşün olmasın sakın.. Umrun olmayacak geride nasıl kaldığı! Gebersen de özlemekten dönüp bakmayacaksın arkana. Eğer bakarsan kurtulamazsın, içinde bir keskin bıçak oynar durur yaranla.. Ama çevirmeden başını yoluna devam edersen, aradaki mesafe arttıkça daha rahat nefes alırsın. Hatta beraber gittiğiniz kafeye hiçbirşey yokmuş gibi gidip oturursun. Ve sadece bir an aklına gelir sonra arkadaşlarınla muhabbete devam edersin..

Yani velhasıl demek istediğim unuturun! Eğer unutabildiysen bu demektir ki büyüttüğün kadar da değilmiş aşkın... Aşk bile değilmiş... Aşk ne mi? Bilmiyorum inan ben de bilmiyorum. Henüz başıma gelmediğini düşünüyorum.

Ben tüm yıpranışlarımın hepsini gerçek aşkta yaşamak istiyorum. 3-5 günlük maceralarımla bitirmek istemiyorum cebimdekileri.

Hakkı hak edenler yaşamak... İşte tüm savaşım bundandır.

Bazen de üzen sen olursun, Geride bırakılırsın, Pişman olursun sonra..

-Üzmeseydim...
+ Üzdün ama giden gitti,
-Yapacak birşeyim kalmadı mı yani?
+ Bilmem dene istersen,
-Değer mi denemeye?
+ Ne kaybedersin ki?
...
-Elimden geleni yaptım
-Olmuyor, çoktan gitmiş.
+Emin misin?
-Neye?
+Elinden geleni yaptığına?
-Evet!
+Acıyor mu?
-Evet..
+Merak etme öldürmez...


Evet acı çekersin, insanın canı yanar ama unutursun! Hele bir de duyarsan aslında onun aptal bir aşık olduğunu öyle bir unutursun ki beraber izlediğin filmin ismini unutursun!
Üstüne bir de öğrenirsen, kendini hemen başkalarının kollarına attığını inan umrunda bile olmaz...

Velhasıl diyeceğim şudur Unutursun !! :))

Sonra akciğerlerin bayram eder. Çünkü, nefeslerin en güzellerini çekmeye başlarsın içine :))

18 Kasım 2010 Perşembe

meeting with friends

ı didnt know that today ı would go to Düziçi. ı had no plan for the day. After breakfast ı drank a cup of Turkish coffee. The sound comes from my heart said that call Dilek. She is my friend from highschooll..And i did it..

ı have learned my other friends from highschooll would go to the her home. ı was confused. Because in last evening ı talked on the phone with one of them. And he didnt say anything about this meeting !! ı dont know why? but ı am sure that he has a good reason. But Dilek invited me too. Actually, ı didnt wanna go. But if ı didnt go, it would be reaction to Tertip. ok ı was a little bit sad for this. But it was not big deal for me. it is so normally. Maybe he wanted to be only with his generation. ı am 2 or 3 years younger..

ı had get ready quickly. And After one year again ı was at the road of Düziçi. The road takes 25 minutes.

After ı had arrived home, the others came. ı had made suprise to Tertip. i said something to Tertip. ok you didnt want to see me. But ı came here. ı dont care. ı dont recognize you . Of course all of my words was joke :) but yeah there is a realty in every joke ;))


But there is a big realty too.. In all events ı love them... we had a great time together. ı feel lucky. Because ı have good friendships altough my Tertip doesnt wanna see me :P :)

17 Kasım 2010 Çarşamba

WHEN I WAS CHILD!! :)


Today ı spent a lot of my time at facebook. I realized that my all Europeans friens had changed their profil picture to animation picture. But why? ı couldnt understand what the reason was?

ı asked that with my personal message. Next ı learned that this week it was a kind of facebook activity. Everybody muss to put the picture of their favourite cartoon. It sounds like funny.:)

My favourite Cartoon is SMURFES!! They were my love , when ı was child. :)

Even ı have an adventure about Smurfes.

When ı was child, my dad took us to picnic to the forest. And always the Word made me curious :)
" if you are good child , you can hear the Smurfes. Even maybe you can see them !!'

ahaha :))
For a while ı was ok. ı had done allthings which my mum said. ı had any argue with my brother. ı had read book more than before.. ı was absolutely good girl :))

The day that my dad had took us to picnic again. While my family were amusing , ı dissappeared. ı was searching for smurfes:)) ı have a deep belief that ı could do it.
But of Course ı couldnt it :(

A few years later ı realized that Gargamel was a big lier :)))

Whenever ı remember it, ı smile :))

Maybe it is stupidly for someone. But for me it is absolutely funny :))

GECE GELMEDEN


Gece gelmeden ben olmalıyım.
Bir isim bulmalıyım kendime,
Öğrenmeliyim sessiz asaletin,
Hüzünbaz kucağında sevişmeyi,
Karanlıklarla öpüşmeden önce…

Gitmeden önce görmeliyim,
Nasıl durduğunu ismimin
Mezar taşımın üstünde…
Asiliğinden bir şey yitirmemişse hala,
Dinginleştirmeliyim onu ellerimle.

Fırına sürülmeden önce
Hamurumun tadına bakmalıyım.
Ben atmalıyım içine tuzunu, suyunu ben koymalıyım.
En güzel ağızlarda en güzel lokma olmalıyım.
Karanlık basmadan, gece gelmeden önce…

Aklımın tüm kuşlarını beyaza boyamalıyım.
İçimdeki siyah-mavilerin siyahını onlara bulaştırıp
Uçurmalıyım ellerimle
Mutlu olacakları siyahlıkların ülkesine…

Bazen asi bir şahin,
Bazense ürkek bir serçe…
Ama bir şeyler var içimde
Bir türlü dolamayan yeri
Belki de basmadan karanlık, gelmeden gece
Konacak bir dal bulmalıyım kendime.


mmeelltteemm

16 Kasım 2010 Salı

BUGÜN BAYRAM!!!


Bugün bayram..
Aldığımız kurbanlığa sadece 2 saniye baktım. Duygusallaşıyorum yoksa hemen..
Bu bayram çok ağladım, çünkü soğan piyazını annem bana yaptırdı bu yıl. Bayadır gözlerim yıkanmıyordu iyi oldu..

"Nerdeee o eski Bayramlar !" demek istiyorum ben de diğer büyüklerim gibi.. Küçüklüğümden beri hep birgün bu sözü söyleyeceğim günü hayal etmişimdir:) Al söyledim işte! Nerde o eski bayramlar!!Ahh!! Ahh!!
Eskiden çok heyecanlı olurdum.. Bayramlıklarımı akşamdan son kez prova ederdim :) Şimdi bayramlık almadım bile! Bir de mahalledeki arkadaşlara hava atmak vardı o bayramlıklarla.. Şimdi eşofmanlarımla evde oturuyorum ve mutluyum umrumda da değil kimin ne giydiği :D

Bugün bizim diğer 3 aile bireyi dışarda kurban işini hallederken ben de pc başında oyalanıyordum.. Belçikalı bir arkadaşım bayramımı kutladı.. Sonra bana

" Siz "bayramınız mübarek olsun" ya da " iyi bayramlar" diyorsunuz. Bunlardan hangisi daha iyi? diye sordu. Ben de "Bayramınız mübarek olsun" daha iyi dedim :) Benim için bir farkları yok ama o bayrama özgü bir söz diye "bayramınız mübarek olsun!" dedim.. Sonra facebook sayfasına hemen "BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN" yazdığını gördüm . :) Ne ince bir davranıştır bu böyle :)

Sonra bana MÜBAREK kelimesinin ne anlama geldiğini sordu. Kaldım çünkü ben de tam olarak anlamını bilmiyordum. Bu zamana kadar hep söylemişimdir. "Kandiliniz mübarek olsun, bayramınız mübarek olsun!" ama "mübarek" kelimesinin asıl türkçe karşılığını bilmediğimi farkettim.
"Açıkcası tam olarak ben de bilmiyorum. Zaten Arapça'dan gelen bir kelime. Ama Allah'ın razı olduğu bayramlar demek " diye birşeyler salladım o sırada .. :)
Sonra hemen Google amcaya sordum. Ne demekti mübarek ??

" Her kandilde ya da dini bayramlarda kullanılan tıpkı mevsimlik elbiseler gibi yeri geldiği zaman kullanılan bir kelimedir, mübarek. Şöyle kullanılır:
-Mübarek... Kandilin kutlu olsun!"
-..., Kandilin mübarek olsun!"

İlk cümlede kullandığımız mübarek yani cümlenin başında kullanılan 'çok saygı duyulan, kutsal.' anlamına gelmektedir. İkinci cümledeki vurgunun üzerinde olan mübarek ise 'Verimli, bereketli ' anlamına gelmektedir.

Edward sayesinde ben de birşey öğrenmiş oldum. So Thanks Edward :)

O halde


MÜBAREK KURBAN BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN ! :)

herkese sevdikleriyle mutlu bayramlar...

15 Kasım 2010 Pazartesi

LAF OLSUN DEĞİL!

Çok rahatım.. İstediğim şarkıyı dinliyorum,
İstediğim filmi izleyip istediğim mekana gidiyorum..
Artık hiç bir şey bana birşeyleri hatırlatmıyor.

Çok güzel bir yerdeyim,
Hafif, sitemsiz ve maziye yabancı
Unutuşların en hakikisindeyim...
Olur da bir gün dejavü olursam bir yerler de,
Her zaman ki gibi
"Ben bu anı bir yerde yaşamıştım" diyeceğim.
Ve o an uzaklaşacak anında..
Ben yürümeye devam edeceğim..

14 Kasım 2010 Pazar

ÇAKIL

Hiç Bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?

Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek ,
artık sonunun "Pi" hali degil mi?
Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir
yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
yaşamak
ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden.
Sende biliyorsun değil mi bunları.?
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu
hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
Güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylasamadığın için onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden
birisine aşk şiirleri yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün
ama merhem olamadığın zamanlar.

Gücünün,
hani o tanrısal gücünün
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç....
Hiiç...
hiç...
bir hiç...


Can Dündar

Ergenliğe Giriyorum.. Depresifim Asiyim ! :)

Bir Istanbul'dan Osmaniye'ye olan serüvenin içindeyim Kurban Bayramı dolayısıyla..

Her zaman ki gibi gelince şimdi kardeşimin olan ama eve gelince benim kaldığım odama yerleştim.. Kitaplığı şöyle bir elden geçireyim dedim. Bir de ne göreyim .. 6.,7. ve 8. sınıfta yazdığım günlükler kitaplıkta öylece duruyor. Kimbilir annem hangi delikten buldu da oraya koydu.. Okumuş mudur diye sormuyorum bile kendime kesin okumuştur:)

Aldım elime birini göz atmaya başladım bir sayfa iki sayfa derken, kendimi kahkahalar basarken buldum.. Okudukça gülmekten yerlere yatmaya başladım.. Yan odadan kardeşim noluyor yha diyerekten geldi ona da okumaya başladım:d

Sevgili günlük çok acı çekiyorum.. Dünyadaki herkes anlaşmışlar bana acı çektiriyorlar.. Kendimi çok yalnız hissediyorum.. Yalnızların kızı oldum ben... Hayatımda hiç birşey yolunda gitmiyor.. Sınıf başkanı sürekli adımı tahtaya yazıyor, Sıra arkadaşımdan hiç memnun değilim tamam en iyi arkadaşlarım ama derste beni konuşturuyorlar dersi dinleyemiyorum :(, annem sürekli dedikodu yapıyor..

Sevgili günlük napacağım bilemiyorum .. Ağlamaktan gözlerim şişiyor hergün... Kimse beni anlamıyor :(
Hele defterim biterken günlüğe "çok özlüyorum sensiz napıcam bilemiyorum .. umarım beni unutmazsın" :D demem yok mu ?

:D:D Allah'ım ne dertliymişim ben yaa !! :) Acıların çocuğuymuşum haberim yok..
Geriye bakıp döndüğümde bende hiç ergenlik belirtilerini göremiyordum ama şimdi bu günlüklerimi okudukça şimdi gelişim psikolojisi dersinde gördüğümüz tüm psikolojik halleri yaşamışım.. Dünya benim etrafımda dönüyor sanıyormuşum resmen .

Okuduğum her sayfada gülmekten koptum.:D
O günlükleri Türkçe öğretmenimizin zoruyla yazardım ama şimdi iyi ki yazmışım diyorum..

Günlük hayatta zaman zaman böyle saçmasapan pskikolojilere düşütüğümde artık bu günlükler aklıma gelecek ve ben başlayacağım gülmeye :)

13 Kasım 2010 Cumartesi

SANA DİYORUM



Eğer biraz cesaretin varsa
Tut elimden…
Eğer hissetiysen benden önce
Görebildiysen o gerçeği
Tut kollarımdan sars beni ki
Kendime geleyim…
Burdayım işte, her zaman ki yerimde!
Eğleniyorum kendi halimde
Ne halim varsa görmekteyim.
Sebepli sebepsiz gülüşlerin mimarı suratım…
Herşeyle alay eder oldum bugünlerde
Artık beklemiyorum seni
Ama birgün gelirsen,
Gelirsen birgün sevgili!
Tut kollarımdan sars beni ki
Kendime geleyim, görebileyim seni.

3 Kasım 2010 Çarşamba

IN BERLIN

IN BERLIN
Manchmal wenn man träumt, kann man nicht Szenario verstehen und nimmt man teil. Da! Habe ich in Berlin das gemacht. Ich hatte Hauptrolle in einem Film in Berlin. Andere Leute, andere Plätze, andere Kulturen, andere Gerichte und andere Lebens… Als ich in Berlin Deutsch gelernt habe, habe ich echt Sinne von manche Türkische Worte gelernt. Zum Beispiel „anders“… Ja Alles war neu für mich wie jetzt alles vorbei sind. Oder andere Wort „vermissen“ habe ich gelernt. Ja! Was ist Sehnsucht? Habe ich das in Berlin gelernt. Die große Sehnsucht habe ich in Berlin probiert. Habe ich dafür in Berlin erste mal geweint.
Aber jedoch die Welt ist nicht strichliert wie in Geographie Bücher. Ich hab da anderes Leben gesehen. Die gute Menschen sind nicht nur in unserem Heimat. Es gab viele gute Menschen in der anderen Städte auch. Ich habe das verstanden. Ich habe die Leute, die meine Herz fühlen an, kennengelernt. Ich habe die schönste Zeiten des meinem Leben mit sie gelebt.
Wenn man wie das Gericht ist wissen will, muss man das erste mal probieren. Ich hab das gemacht. Es war fantastisch. Jetzt kann ich nicht das vergessen wie lecker Berlin war. Aber es gib eine echt, dass ich nicht mich für Istanbul sättigen kann.

3 Ekim 2010 Pazar

DIE DEUTSCHEN LEUTE !!


Dedim ya insanlar gördüm orda bizlerden çok farklı olan. Onları tanıdıkça, bizde olan bir çok şeyi sorguladım. Gece yarısı yollar bomboş ve yolda bizden başka hiç kimse olmayan bir yerde, karşıya geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekleyen insanlar, kantinde aldıklarının ücretini ordaki kutuya kendileri bırakan insanlar, kul hakkına bizim toplumumuzdan çok önem veren insanlar...

Almanya'da Hitler, şehirler arası tren sistemi kurmuş. Almanya'ya gittiğinizde İstanbul'da ki gibi binmeden önce biletinize bakan biri ya da akbil sistemi yoktur. Elinizi kolunuzu sallaya sallaya trene binersiniz. Kontrol eden görevliler arada sırada trenlerde bilet kontrolü yaparlar. Eğer bilet almadan binmişsseniz 40 euro ceza ödemek zorunda kalırsınız.. Yapılan kontrollerde bir vagonda 2 ya da 3 kişi bu cezayı öder. Onlar da zaten Alman halkı değil, yabancılardır. Böyle bir sistemin Türkiye'de kurulduğunu düşünüyorum da... Herkes bilet alarak binmeyi 'enayilik' olarak sayardı. Sonra da sahte kontrolcüler çıkardı. Biletsizlerden 40 euro alıp cebe atarlardı ! Biz böyle bir milletiz kafamız çok iyi çalışıyor ama nasıl dolandırırıza çalışıyor.

Kurallar ülkesiydi Almanya. Tuhaf yasakları da vardı benim anlam veremediğim. Bu kadar kuralın içinde bir o kadar da özgürdüler. Kimin ne giydiği, ne yiyip içtiğiyle ilgilenen kimse yoktu.

İnsanları dışarda oldukça samimiyetsiz ve soğuk görünüyorlar. Evet böyle düşünenler cidden kendilerine göre haklılar dışardan öyle görünüyorlar. Ama bir Alman hemen bizim gibi samimi olmaz. Duvarları vardır seni tanıdıkça, iyi biri olduğuna kanaat getirdikçe yıkarlar duvarları. Duvarlarının arkasında çok güzel arkadaşlıklarını ve dostluklarını saklarlar. Onların tadını tattıysanız bir kere, onların neden dışardan soğuk göründüklerine hak verirsiniz ..

Biz onların nasıl samimiyetsiz olduklarını düşünüyorsak onlar da bizim samimiyetsiz olduğumuzu düşünüyorlar. Birilerine sahte samimiyet gösterilerinde bulunmak, ilk tanıştığın gün can ciğer olmak ne kadar gerçekcidir ki. Biz Türkler biriyle tanışırız hemen samimi oluruz bir süre sonra arkasından konuşuruz. Sonra bir yerde o kişiden koparız. İşte onlar bunu yapmıyorlar. Kopacakları insanla samimiyet kurmuyorlar. Samimiyet kurduklarına da ebedi dostluklarını veriyorlar.

Benim kendime en çok sorduğum sorulardan biri biz günah işlemekten korkarız çünkü cehenemme inanırız, günah işlemekten sakınırız, allah'tan korkarız. Biz iyilik yaparız çünkü iyilerin cennete gideceğini biliriz. Peki onlar neye göre insani yönden bazı durumlarda bizden daha iyi olabiliyorlar? Evet Hristiyanlar, sonuçta o da özünde iyi bir dindi. Ama hepsi Hristiyan değil bu insanların, inanmayanları da vardı.. Öldükten sonra herşeyin biteceğine inanan insanlar da vardı. Onlar neye inanarak yapıyorlar? Tamamen kendilerine olan saygılarından mı neden? Ben bu noktada takılıp kaldım. Bu soruya cevaplar arıyorum.

2 Ekim 2010 Cumartesi

BERLIN'DE


Bazen rüyadayken farketmezsin senaryoya kaptırıp gidersin kendini... İşte ben Berlin'de bunu yaptım. Bir filmde başrol oynadım. Bambaşka insanlar, bambaşka yerler, çok farklı kültürler ve yemekler... Evet ben "bambaşka" kelimesinin anlamını orda öğrendim. Ben orda Almanca öğrenirken bir yandan da Türkçe kelimelerin asıl anlamlarını öğrendim. "Bambaşka" kelimesi mesela.. Ya da "özlem".. Özlemek neymiş bunu öğrendim.. Özlemlerin en büyüğünü orda tattım. Özlediğim için ilk defa ağladım...

Dünya, coğrafya kitabındaki gibi çizgi çizgi değilmiş oysa...Ben orda başka hayatlar gördüm. İyi insanların sadece yakınımızdakiler değil çok uzaklarda da çok iyi insanların olabileceğini, karşılıksız yapılan fedakarlıklar gördüm . Kalbime dokunan insanlar tanıdım. Değer verildim çok da değer verdim. Ben orda dostluğun başka tanımlarını okudum.

İnsan birşeyi yemeden tadını bilemez, yedikten sonra tadı damağında kalır ya... İşte öyle bir yerdeyim tadı damağımda hala Berlin'in. Ama İstanbul'a da doymak bilemiyorum...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

BERLİN'E DOĞRU...

Hayat sana bugüne kadar hep lafın gelişi garip olduğunu söyledim ben. Ama sen harbiden baya bir garipsin. Nasıl savurdun beni Berlin’e. Herşey değişti hayatımda; kollarım uzadı, saçlarım kısaldı, kalbim farklı atmaya başladı.

Sen beni yorarken büyütüyorsun. Hadi itiraf et sen de beni seviyorsun. Ben akşam karanlığının çökmesiyle birlikte üstü başı çamur içinde eve gelirken hiç düşünmemiştim büyüyeceğimi. Ben düşünmeyince sen de söylemedin bir gün her şeyin değişeceğini.

Kollarımdaki yara izlerini seviyorum şimdi. Bana çocukluğumu hatırlatıyorlar. Bir zamanlar çocuktuk, bir ev vardı ve biz birlikte yaşardık . Şimdi o günlere çok uzaklardan özlemle bakıyorum. Sabah evden çıkıp akşam karanlık basmadan, babam işten dönmeden eve dönmek zorunda oluşlarım. Sonra hep birlikte yenilen akşam yemekleri ve o sırada kardeşimle yaptığımız didişmelerimiz... O zamanlar hiç aklıma gelmiyordu birgün o günleri mumla arayacağım.

Şimdi herşeyden uzak bir yerdeyim. Elimi uzattığımda tüm sevdiklerim uzakta.. Hepsi benden ayrı yaşıyorlar... Burada çok farklı hissediyor insan .. İlk geldiğim günden bahsedeyim..

Gece yarısı bir vakitte havaalanına indim. Hayal ettiğimden küçük bir havaalanı.. Beni almaya gelen arkadaşı hemen tanıdım zaten.. Onunla birlikte düştük yola.. Tek kelime Almanca bilmeyen bir ben ve Berlin.. Bir S-bahn’a bindik.. Çok bakımsız ve kirliydi.. Ben yorgunluktan ve uykudan gözümü zor açıyordum zaten.. Ama kendimi çok da garip hissediyordum bir yandan.. Berlin bu mu diyordum içimden.. Daha şahşahalı bir görünüm bekliyordum Belin’den... Sonra o arkadaşın evine gittik beraber.. o gün orada uyudum.. Ertesi gün ilk işim bir telefon kartı alıp annemi babamı aramak oldu.. Sesleri çok soğuk kanlı geliyordu.. Ama adım gibi eminim ki o gün hiç uyumadılar ve telefonun çalmasını beklediler. Ne hissedebildiklerini az da olsa tahmin edebiliyorum.. Sonra o gün benim kalacağım yeri bulduk.. Evet içim ısınmıştı Türkçe’si “öğrenci köyü” demek olan “Stundentendorf Schlachtensee” ‘ye ... Bana birazcık yazları gittiğimiz Osmaniye’nin Zorkun yaylasını anımsattı bu yer.. Karla kaplıydı ve ağaçların kahverengi gövdeleri beyazla çok güzel uyum gösteriyordu. Bana ilk gün kendi odamı vermediler... Hatta yarın gel dediler.. Olan ingilizcem ile yarın gelemeyeceğimi ben daha önce bugün geleceğimi söylediğimi ve onlarında onayladığını söyleyince beni bir geceliğine başka bir odaya verdiler.. Yanımda arkadaşım hala benimleydi.. Eşyaları odaya taşıdık.. Ben çok acıkmıştım.. Ama bu Berlin’de Pazar günleri bir küçücük açık büfe bulmak neredeyse çölde su aramaya benzer olan birşey.. Dolandık dolandık... yine ne varsa bizde vardı bir dönerci bulduk.. Evet Berlin’de ilk yediğim şey DÖNER oldu J... Sonra geri eve döndük.. Günün sonuna gelmiştik.. Tabi arkadaş da evine gidecekti artık... O gidecekti ve ben artık tamamen yapayalnız kalacaktım.. O an hissettiklerim anlatılacak gibi değil.. Yapayalnız bir odada Berlin’deyim, tek kelime almancam yok ve kimseyi tanımıyorum... Gözlerim ister istemez doldu... Saklayamadım ... Arkadaş bunu görünce benimle eve kadar geldi hatta oturduk sohbet falan ettik.. (Sağolsun !! )) Sonra o gitti.. Ben yalnızdım.. İnternet için Rathaus’dan wireless şifresi vermişlerdi ama şifreyi doğru giremiyordum bir türlü... Yalnız kaldıktan sonra uzun uğraşlarım sonucu internete bağlanabilmeyi başardım.. Evet işte tüm herkes oradaydı.. Facebooktalardı.. Msndelerdi... O gün arkadaşlarımla iletişim kurabilmek beni çok ama çok iyi hissettirdi...

Ertesi gün tek başıma okulu buldum.. Grup halinde binayı gezdirdiler bize.. Maalesef herşey almanca konuşulduğu için anlayamıyordum.. Sadece gördüklerimle yetiniyordum.. Üniversiteyi Türkiye’deki Üniversitemle karşılaştırmayacağım .. O gün ben bu binayı öğrenemem hep kaybolurum demiştim kendi kendime ama bugün tüm kampüsü biliyorum nerdeyse J

3. gün bizi sınava aldılar.. Almanca seviyemizi belirlemek için.. Benim seviyem başlangıç çıktı.. Benim gibi 6 kişi daha vardı.. Bize bu kursa katılamayacağımızı söylediler.. Ödediğimiz parayı geri iade ettiler.. Biz 6 kişi toplu olarak başka bir kurs bulduk. Bir ay bu kursa devam ettik.. Kurs Nollendorfplatz’da hemen Ubahn istasyonunun önünde Hardnackschule idi.. Bu kursta çok güzel anılarım oldu.. Çok da güzel dostluklarım oldu..Hatta bazıları bir ömür boyu devam edebilecek dostluklar diyebilirim hala bugün de görüşmeye devam ediyorum..

Havalar o zaman inanılmaz soğuktu.. Etraf karlarla kaplıydı.. Tüm soğuklara rağmen ben baya geziyordum Berlin’de... Semester boyunca okulda açılacak olan dil kursuna gidebilmem için a2 seviyesine çıkmam gerekiyordu. O bir ay boyunca sıkı sıkı almanca çalıştım.. Ve sınavı geçtim..

Artık dönem başlamıştı. Sürekli okula gidiyordum.. Bunun yanında haftasonu partiler ve Berlin turları devam ediyordu..

Çok şanslıydım... Kimse Tandem Partner bulamazken ben ilk 15 günde bulmuştum. Üstelik hiç de çaba harcamadan.. Birinci dönem FU da erasmus öğrencisi olan bir arkadaşım ikinci dönem geri Türkiye’ye dönüyordu.. Partneriyle beni tanıştırdı.. Ve biz İrina ile Tandem Partner olduk.. Şimdi Tandem partnerden çok öteyiz... İki dost olduk.. Çok şey paylaşıyoruz İrina ile .. Türkiye’ye döndüğümde en çok özlediklerim arasında olacağından adım gibi eminim..

Berlin’e gelmeden önce günü gününe olmasa da arada bir yazmayı düşünüyordum... Ama bazen insan kendi hissettiklerinden kaçmak ister .. Yüzleşmek istemez onlarla.. Sanırım ben de içimde büyüttüğüm özlemleri dile getirmekten incineceğimi düşündüğümden çok uzun zamandır yazmayı bıraktım.. Ama şimdi özlemlerimle yaşamaya alıştım ..

Almanya hakkında daha doğrusu Berlin hakkında söyleyecek paylaşacak çok şeylerim var... Zaman sadece biraz zaman...