4 Temmuz 2009 Cumartesi

KANAMAK YA DA KANATMAK


Sonunu göremediğin savaşlarda kanamak mı yoksa kazanılmış savaşlarda kanatmak mıdır mutluluk? Yoksa savaşın kendisi midir?
Hangimiz bildik ki yanı başımızda duranın kıymetini. Hangimiz karşılık verdik hesapsızca sunulan gülümsemelere. Severken hep imkânsız olacak diye yemin ettik. İmkânsızı güzel olduğundan mı sevdik? İmkânsızken daha çok vuruyordu yüreğimize. İmkânsız oldukça kusursuzlaşıyordu gözümüzde de ondan sevdik. Gözü kara yürüdüğümüz bu yol mutlu ediyor muydu peki? Sanmıyorum hem de hiç sanmıyorum. Donkişot misali yel değirmenlerine açtığımız savaş acıdan başka ne verdi şimdiye kadar? Acılar büyütür bizleri, büyüdükçe artar savaşlar…
Bir taraf kazanansa diğer taraf kaybedendir. Eğer bu savaşı en baştan iyiler kaybettiyse, şart mıdır hep kazanan olmak? Kazanılan şey getirir mi her zaman mutluluğu? Biz, mutluluğun kanat çırpışları sanırız kalp atışlarımızı. Hâlbuki onlar hırsımızın kahkahalarıdır, duyulmaz…
Zaman gelir gözlerindeki gülümseme azalır, dalıp dalıp gidersin uzaklara, yanındakiler bir bir uzaklaşır, üşürsün, sarılıp ısınacak kimseyi bulamazsın. Uğrunda savaşlar verdiğin zaferlerin de ısıtmazlar seni. Issız kalırsın bir başına. Mutluluk bu mudur peki?
Mutluluk, tek perdelik olabilir kimi zaman ama tek kişilik asla. Üşüdüğünde sarılıp ısıtacak, uyuyamadığında sana masal anlatacak kimsen kalmamışsa kazanılan ne olursa olsun var mıdır bir önemi? İşte bu yüzden uğruna savaştığı şeye dönüp bakmalı insan. “Değecek mi kanayan yaralarıma? Yağmurlara akıttığım gözyaşlarımı geri toplayacak mı zaferim?” diye düşünmeli. Düşünmeli ki sonradan kanamasın yüreği. Düşünmeli ki yazık olmasın göz yaşlarına.
Bazen de başkalarının savaşlarının için de zafer olursun. Uğruna ne yaralar açılır ne gözyaşları akıtılır yağmurlara, denizlere… Ruhun duymaz. Duysa da canın yanmaz. Çünkü senin canın, kendi zaferinin peşinde başka bir savaşta yanıyordur. Hangisi mutluluğu getirir peki? Zafer olup baş tacı olmak mı yoksa zaferi kazanıp baş tacı yapmak mı? Baş tacı olursun birilerinin… Her gün bir taşını alıp atarsın, hıncından kendini yıpratıp eskitirsin. Sen kendine eziyet ettikçe seni başında taşıyan ölür içten içe. Baş tacı yaparsın birilerini… O yıpratıp eskittikçe kendini sen ölürsün, günden güne kaybolursun hayattan… Eğer hayat bundan ibaretse mutluluk bunun neresinde biri gösterebilir mi bana?
İnsan ne uğruna savaştığının farkında olmalı? Mutluluğu yakalamak için illa ki kanayıp, kanatmak gerekmez. Elinle koymuş gibi uzanırsın ve tutarsın bir ucundan. O senin elini tutacaktır çok nazlı değildir zaten. Alıp götürecektir seni uzaklara. Bilmediğin, duymadığın dostluğun, arkadaşlığın ve aşkların yaşadığı bir dünyaya…




Mmeelltteemm….. 29.06.2009

24 Haziran 2009 Çarşamba

AŞK KÜSTÜ BİZE

Bir şeylere inanmak, ona tutkuyla bağlanmak, onun uğrunda ölmeyi göze almak. İnanmasaydı Ferhat kavuşabileceğine delebilir miydi dağları?
Çok zordur yürekten inanmak. Bir o kadar da kolaydır inancını yitirmek. İnandığın her şey yıkıldığında yüreğine oturur enkazları. Her parçası derin yaralar açar içinde bir yerlerde. İçimdeki enkazın altında yatan inancım aşktı delicesine. Yavaş yavaş yıkıldı gözlerimin önünde. Artık inanmıyorum aşk diye bir şeye. Aşkların hiç biri masum görünmüyor gözüme. Hepsi satılığa çıkmış ucuzluk pazarlarında. Kelimeler ağlıyor, anlamlarını yitirmişler, sakız olmuşlar ağızlarda. Gerçek aşk küsmüş gitmiş bize.
İnanmıyorum birinin geleceğine. Gelip de yüreğime dokunacağına inanmıyorum. Gözlerime baktığında yüreğimi kanatlandırıp uçuracağına, sesini duyduğumda nefes almadan onu dinleyeceğime, her haliyle başımı döndürebilecek, her halimle başı dönecek kimsenin geleceğine inanmıyorum işte. İnanmıyorum hesapsızca seven birinin geleceğine. Değer verildiğinde kıymetini bilecek, yanında ben olabileceğim kimsenin var olduğuna inanmıyorum.
İnancımı yitirdim. Belki de ölmüş, öldürülmüştür. Bu benim değil aşkı kirleten bedenlerin suçu. Aşkı iki kelimeye indirgeyip de basitleştirenlerin suçu. Eğer aşk bu kadar basitse, olmayacak bundan sonra yüreğimde. Birbirine âşık olduğunu söyleyen herkes aptalmış gibi gelecek bu bedene. Aşka dair şarkılar hüzün vermeyecek artık. Aşkı anlatan filmlerde herkes ağlarken ben güleceğim. Meydan okuyacağım satılık, basit aşklara. Gerçek aşkın küsüp gittiğini haykıracağım dünyaya. Herkesi ağlatan, aşk sanılan şeyi ben yakacağım. Aşkı satıp da sızlatmayacağım gerçek aşkın kemiklerini.
Güzeldir belki inanmak bir şeylere. İnancımı yitirdim ben. Yeni inançlar filizleniyor içimde, artık aşkın yok olduğuna dair. Gitgide kalbimi hissetmemeye başladım. Kan kaybım artıyor gün geçtikçe. İnanmıyorum yaralarımı saracak birinin geleceğine.
Mmeelltteemm…………….

16 Haziran 2009 Salı

iYİSİ Mİ GİT SEN!


Bay yabancı, verdin elime kimliğini
Yalan yok bende, etmiştim merak seni.
Sebepsiz bir yakınlık,
Ardından bir umut filizlenmişti belki diye.
Yok! arkadaşım yok sen de değilsin belli.
İyisi mi git sen yabancı!
Olman gereken yere, her nereyse…
Benim de yüreğimi oyalama boş yere.
Esrarengiz havalarına girmenin de yok âlemi,
Yorulmuşum ben bulmaca çözmelere.
Durulmuşum olur olmaz deliliklere.
En önemlisi de cesaretim yok artık,
Sonunu göremediğim savaşlara girmeye.
İyisi mi git sen yabancı,
Olman gereken yere, her nereyse…
Biliyorum merak etmezsin de söyleyeyim ben yine de
Hastayım tüm sevmelere.
Bir o kadar da korkağım gidişlere.
Bu yüzden vakit geç olmadan,
Zaman acıtmadan git buradan.
Alabildiğince güneş götür yanımdan.
Belki o zaman görebilirim seni uzaklardan.
Bana gelince mutluyum benimkisiyle.
Sessiz sakin…
Allah var karışmaz bir şeyime.
Arada kavga ederiz vurup kapıyı çıkar,
Ertesi gün gelir sarılır boynuma,
Yalnızlığım,
Hiç bozuşmamacasına…
………………..mmeelltteemm

11 Haziran 2009 Perşembe

CEVAPSIZ

Ne uzaklara gitmeye,
Ne de bas bas bağırmaya ihtiyacım var rahatlamak için.
Tek isteğim kendimle baş başa kalabilmek…
Konuşanlar sussun da demiyorum hani.
Sadece cevap beklemesinler benden bir süre.

Sorgulamasınlar suskunluğumun nedenini,
Aşağı düşen, suratımın halini…
Çok kolay bir kas hareketi gülmek
Ama oynadığım her rol,
Zehir damlatıyor üzerime
Sanmasınlar ki sevmiyorum insanları.
Sanmasınlar ki varlıkları rahatsız ediyor beni.
Hayat bazen yoruyor,
Tüm suç omuzlarımın, kaldıramıyor her şeyi.

Nedenler sıralıyorum kendime.
Haklı görünen haksız nedenler…
Asıl nedenim, kendimi özlüyorum.
Kalabalığın ortasında nerdeyim bilemiyorum.
Etraftan sesler geliyor,
Duyuyorum, görüyorum ama anlayamıyorum.
Bir oyun dönüyor dışarıda kuralları katı olan,
Her zaman oyunda yer alamıyorsam,
İstemediğimden değildir yorgunluğumdan…
Sadece zaman birazcık zaman,
İnanıyorum mutlaka uyanacağım bu uykudan.

Merak ettiğim cevaplar var içimde saklı.
Onları ararken veremiyorsam başka cevaplar
Vermek istemediğimden değil veremediğimden.
Olmam gereken yerde olamıyorsam gücenmeyin bana,
Gelmek istemediğimden değil gelemediğimden.
Karamsar bakıyorsam hayata gözlüğümü alıp atın yere,
Kırılsın ziyanı yok,
Polyanna’ dan alırım yeni bir tane.
Cevapsız bırakmışsam sorularınızı küsmeyin,
Bir anlık beni uzaklara gitmiş bilin

Bir an dünya vazgeçse dönmekten,
Herkes sussa,
Ben kendimi duysam,
Merak ettiğim cevaplarımı arasam,
Susan sesleri özlesem…
Dünya dünyalığından ne kaybeder?

Dünya beni dinlemeyip daha hızlı dönse de
Kendimi yitirip, cevaplarımı bulamasam da
Sanmayın ki sevmiyorum insanları.
Sanmayın ki yaşayabilirim onlarsız bu yerde. …………..mmeelltteemm

3 Haziran 2009 Çarşamba

TERAZİ

Kalabalık sokaklarda yürüyen dünyalar
Birbirinden ıssız birbirinden yalnızlar.
Terazinin iki kefesi gibi
Yükselirken biri, alçalır bir diğeri.

Anladım,
Sadece ölmekle durmazmış soluk
Yetermiş dosttan gelen bir soğukluk.
Oyun alanıymış dünya her daim,
Beşikten mezara.
Oyuncaklar nankör oyuncaklar donuk…

Küçük hesaplarla dolmuş dört bir yan
Defterler ağlar, kalemler küfürbaz
İsyan bayrağı çekilmiş en tepede
Rüzgârlar hırçın, rüzgârlar durmaz.

Yalnızlık en büyük ceza
Bu kirli dünyada…
Sarılıp ağlayacak bir dost bulduğunda,
Tut onu sıkı sıkı hiç bırakmazcasına.

Verilen sözler yalanken
Gülümseyişler sahte
En gerçek olan ecelmiş
Ayrılmak vakti gelip
Onun terazisinde ölçüldüğünde…

1 Haziran 2009 Pazartesi

DÖNME GERİ




Giden sen oldun madem
Git gidebildiğin kadar, dönme!
Sen de benim için artık
Herkes gibisin sadece.

O cesur duruşun ardında
Korkak benliğini göremeyişim
Bana her baktığında
Bu dünyaya yeniden gelişim.

Karşında gülen gözlerim vardı
Sevişlerim, özleyişlerim
Şimdi bilemez oldum kendimi
Hangi rüzgârın ardında estiğimi

Sen bir kere gitmiştin ya hani
Tamam, artık dönmek yok geri
Merak etmeye kalkma ardını
Meraklar kaldırmıyor enkazları.

Ne de çabuk eskittik biz bizi
Genç adam huysuz esas kız asi
Olmazdık olamazdık!
Tek kareye biz sığamazdık.

Sen benim en büyük savaşım,
Dinlediğim en güzel masal,
Şimdi ise uyandığımda
Hatırlayamadığım rüyam .
MMEELLTTEEMM

31 Mayıs 2009 Pazar

BENİM HALA UMUDUM VAR


Geçmişimin en son yılı sene-i 2008, sen de başını alıp gidiyorsun.Kalan son incilerini toplayıp bizleri terk edeceksin.Tam bir yıl önce geldiğin anı hatırlıyorum da..Tıpkı idealist bir köy öğretmeninin köye ilk gelişi gibi.Kötülüğe giden tüm yolların önünü kapayıp,tüm güzellikleri gün yüzüne çıkarmak için savaş vermeye söz verdiğin o anı hatırlıyorum.
Şimdi bakıyorum da bu savaş bir hayli yıpratmış seni.En başta gözlerindeki ışıltı yok olup gitmiş.O dimdik,heybetli duruşun aksine şimdi ayakta kalabilmek için sırtını yaslayacak duvar arar olmuşsun..
Biz insanlar bu yıl da başımıza ne geldiyse hepsini senden bildik.Seni suçladık çoğu zaman.Halbuki her şeyi biz kendi elimizle yaptık.Önce vicdanımızı sattık,üç kuruşa düşüncelerimizi ne idigü belirsiz ideolojilere kurban ettik,ruhumuz benliğimizden ayrı yaşar oldu.karşılıksız bir şey yapmayı “enayilik” olarak tanımladık.Sonra sevmeyi unuttuk.Yalansız ,çıkarsız,cesurca sevmeyi..sevmek artık yürek işi olmaktan çıkıp mantık üzerine kurulan bir bağ haline geldi.Güvenmek diye bir şey yok artık neredeyse bu kelime literatürden çıkacak.Ortalık anne-babasına,evladına,sevdiğine,arkadaşlarına güvenmeyen insanlarla doldu.Arkadaşlık desen para,ders notları,ortam vs… gibi şeylerin üzerine kurulmuş birlikte takılan insan grubu olarak adlandırılır olmuş.Oysa arkadaşlık çok farklı bu tanımdan çok uzaktır.Birinden birinin canı acısa diğerinin canı gitmeli,konuşmadan sadece varlığıyla insanı tüm dertlerden alıp götürendir arkadaş.
Artık deniz mavi, gök mavi de değil,aldığımız nefes oksijen ,yayılıp oturduğumuz yerler ise yeşillik hiç olmayacak..
Ortalıkta dönen sahtekarlıklar sanatçılarımızı da küstürdü. Git gide azalıyor verdikleri eserler,zamanla daha da az okur olduk kitap. Hiçbir tren, yoluna olması gereken rayda devam etmiyor lafın özü.
Sene-i 2008 tüm bu olanları değiştirme savaşı vermeye gelmiştin dünyamıza.Ama gördüm ki yenik düştün yaşanılanlara..Üstüne seni suçladık.Bu yıl kötü bir yıl diye..Halbuki kötü olan sen değilsin bunu sen de biliyorsun.Biz insanlardık her şeyin sorumlusu..Kabuğu güzel, içi geçmiş kötü insanlar…
Şimdi dökülen son incilerini de toplayıp gideceksin gelmemek üzere.Belki kırgınsın da bize…
Senden sonra gelen yıl tüm bunlardan habersiz tıpkı bir zamanlar senin geldiğin gibi gelecek.Genç, idealist bir köy öğretmeni edasıyla. Ama sakın ola bahsetme burada olanlardan ona..Şevkini kırma.Hani olur da belli olmaz bakarsın değiştirir bir şeyleri..Ve bir nebze olsun yaşanılası bir yer olur bu yeryüzü belki.
Benim Hala Umudum Var!!!

HOŞGELDİN SEVGİLİ 2009
30 Aralık 2008 Salı
MMEELLTTEEMM… Saat=01.24

30 Mayıs 2009 Cumartesi

SANA DAİR

Tam sözün bittiği yerdeyim
Bütün suskunluklarım toplandı başıma
Hepsi sana ait hepsi sana dair
Düşünceler içinde kıvranmakta

Bilir misin içimdeki asi burukluğun
Haylaz huysuz nedenini
Kalbimi kalbura çeviren
Okların sahibini bilir misin?

Benden uzaklardayken
Düşünmeye korkar oldum seni
Ne zaman yalnız görsem kendimi
Seni düşünürken buldum beni

Bu yürek böyle atarken
Olamazsın böyle umursamaz
Yüreğimdeki ince sızının sahibi
O huysuz adam düşünmüyor mu beni bir an

Yollarımızın kesişeceği bir gün
İşte o günü bekliyorum
Tüm suskunluklarımın anlam kazanacağı o gün
Bir karar verecek yüreğim
Sana ait yine sana dair…

HERŞEY HAK EDENE OLACAK

Olduğundan fazla vermeyeceksin kimseye değer
Gözlerinin içi elbet gülecek
Gerekirse cesurca ağlayacak o gülen gözler
Ama değmeli ki son zerresine kadar
Uğruna yapılan kişiye
Büyütmeli seni.

Bakmayacaksın sıcacık gözlerle
Sana trene bakar gibi bakan birine
Ve ağlamayacaksın,
En azından insan olduğun için sana değer vermeyene.

Değmeyecek kimse için kalemini oynatmayacaksın.
Dinlemeyeceksin hiçbir şarkıyı sıradan biri için
Hiçbir şarkıda aramayacaksın
Sevmenin tadını bilmeyenin adını.

Herhangi birini düşünerekten uyanmamış kimseyi
Düşünerek uyanmayacaksın.
Çünkü bilmeyecek bunun değerini
Üstüne ezip geçecek serseri cümleleriyle seni.

Değmeyecek biri için elin telefona gitmeyecek
“beni o arasın “ diye bile düşünmeyeceksin,
Düşünmeyeceksin!
Çünkü onu düşünmek bile ona dair bir düşünce olacak.
Kimseye vermeyeceksin ederinden fazla değer
Ve de kaybetmeyeceksin bir yalan uğruna
Kendi değerinden değer.

11.12.2008
mmeelltteemm

BİR YUDUM HAYAT





Ağlayarak geliriz hepimiz bu dünyaya. Ve kalanları ağlatarak döneriz geriye. Bu iki an arasında acılarımız, mutluluklarımız, kırgınlıklarımız, başarılarımız, başarısızlıklarımız, hayal kırıklıklarımız, aşklarımız, tutkularımız en önemlisi de inançlarımızdır bizi var eden.

Sonbahar gelecek yıla tekrar gelmek üzere bırakır kışa yerini. Aynı şekilde ilkbahar da yaza. Zamanları geldiğinde gerçekten de dönerler, şaşırtmazlar hiç kimseyi. Çünkü giderken; geleceklerine, tekrar tahtlarını alacaklarına dair inançları vardır içlerinde. Çünkü sonbaharda ilkbahar da severler bu dünyayı.

Yaşadığımız dünyada her şey inanç üzerine kurulmuştur. Güzeldir bir şeylere inanmak ve uğrunda savaşmak. Kalbinin sesini dinleyip dediklerini yapacak cesarete sahip olmak güçlü insanların harcıdır, bu yapmacıklar furyasında.

Hayattan bir şey istiyorsa insan ilkönce kendisiyle yüzleşmelidir. Başkalarının gereklilikleri uğruna savaş veriyorsa insan kendisi olmaz hiçbir zaman. Sadece ruhsuz bir bedendir sahip olduğu tek şey. Bu dünyaya gelmenin ne büyük şans olduğundan habersiz ziyan etmektedir ömrünü.

Dalgalara karşı kulaç atmak çılgınlıktır belki. Ama bu savaşın sonrasına inanmışsa, içinden bir yerlerden gelen o derin sese kulak vermişse, o insan kendisi olmuştur. İnsanın kendisi olamaması ne büyük acizliktir oysa. Mutluluğu, özlemleri, aşkları, tutkuları, nefretleri, hüzünleri, acılarıyla bir bütündür insan.

Hepimiz bir kere geliriz bu dünyaya. Önümüze bembeyaz, upuzun bir sınav kağıdı ve kalem bırakırlar. Tüm silgiler derin bir kuyuya atılıp üzeri kapatılmıştır. Geri dönüş yoktur yani. Her an bir defa yaşanır ve her anımız başkadır. Bazen öyle anlar gelir ki bir şeyi delicesine yapmak isteriz ve hayat bize bu fırsatları özel zamanlarda bırakır elimize. İşte mutluluktur özel anları yüreğimizin süzgecinden geçirmenin adı. Bazen kuş olup uçası gelir o içimizdeki çarpıp duran şey. Hayat bu kanatlanmalarla anlam kazanır. Kanatlandıktan sonra düşüp bir yerleri kırılsa bile…