Bu kadar karmaşıklığın arasında çok farklı bir gün geçirmiş olmanın tazeliği henüz daha üzerimdeyken paylaşmak istedim.
Dün akşam evde otururken telefonum çaldı. "Family ajanstan arıyoruz. Fatmagül'ün suçu ne dizisi için oyuncu arıyoruz hemşire rolünde yarın medi life hastanesine gelebilir misiniz?" dediler. Ben ilk önce ne dediklerini çok anlamadım. Birileri kekliyor sanırım diye düşündüm. Ama sonra ciddi olduklarını farkettim. Birazcık havaya girdim itiraf ediyorum:) Allah, dedim belki de oyuncu olarak devam edeceğim diye bir takım hayallere girdim. Ertesi gün yani bugün erkenden hazırlanıp hastaneye doğru yol aldım. Öncesinde internetten biraz araştırdım, çünkü dizide ne olup ne bitiyor hiç haberim yoktu.
hastaneye girdim. Benim gibi insanlar gelmişlerdi hep bekliyorlardı, iştahım kaçtı onları görünce. Sonra biraz bekledik. Ben iyiden sıkılmaya başlarken Engin'i gördüm. Allah'ım o neydi öyle! İlk önce boş bulundum böyle kocaman gülümseyip resmen el salladım ona. Baktı o da bana tanıyor muyum diye. Sonra çekimler başladı.. Bazı yerlerde sekreter hemşire bazı yerde de koridorda yürüdüm. Bir yerde de ENGİN in odasına girdim. Odada yalnızca o ve ben vardım . Başında bekledim :) Onu gördüğümde verdiğim tepkiden olsa gerek çekim sırasında bana bi kaç defa uzun uzun baktı. Duruşu yürüyüşü bakışı her şeyi mi karizma olur bir insanın? Çok havalıydı haliyle..Şu an hala etkisindeyim, çarpıldım çarpıldım..İlk görüşte Aşk bu mu acaba ? :)
Öğlen yemeğinde aynı masada çaprazımda oturdu. Beren Saat de vardı masamızda. Ama dizi oyuncularından en samimi olan Serdar Gökhan'dı. O heybetli duruşun içinde kocaman sıcacık, samimiyet akan bir yürek duruyordu. Ben yanından geçerken bana bir şeyler söyledi:) Biraz konuştuk, kaş yapımın güzel olduğunu ama bana biraz sertlik kattıgını söyledi .. Biraz yumuşatırsam iyi olurmuş kaşlarımı :) üzgünüm Serdar abicim ama kaşlarımı böyle seviyorum :) Seni de çok seviyorum=) Sonra fotoğraf çektirdik onunla, fotoğrafı ortaya yaymamamı rica etti. Eşi görürse kızarmış :)
Zaman zaman sıkılıp mızıkçılık yaptım. 1 gün boyunca setteydim. çıkmak istedim ama en son ayrılan ben oldum. O sırada çok iyi farklı insanlarla tanıştım.
Sumru Yavrucuk, oyunculuğuna hayran olduğum insanlardan biridir. Onun performansını canlı canlı izleme fırsatı yakaladım.
Dizi setinde gördüğüm edindiğim farklı izlenimler de oldu. Ama onları paylaşmayacağım.
Bir de dizi oyunculuğu hakkaten zor iş. Neredeyse 12 saat cumartesi pazar demeden çalışıyorlar. Ama tabi karşılığını da alıyorlar.
Bugün İstanbul'un bir başka yüzünü daha görmenin şükründe ve özlemindeyim.. Bu perşembe kanal d ekranlarındayım :P :D :D
29 Ocak 2012 Pazar
24 Ocak 2012 Salı
PERDE IV (İstanbul Vedası....)
"Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üst...ünden daha iyi olmayacağını?"
Bir yere gideceğim adı İstanbul olmayan, insanları İstanbul olmayan bir yere.. Nereye kadar kaçabilirdim ki İstanbul'dan kaçmamaktan... Yine vedalar görünüyor önümde, bilirsin ki vedaları da sevmem öyle, bu sefer kısa tutacağım tüm vedalaşmalarımı. Çok sessiz bir ayrılış olacak bu defa. Severek ayrılan, ayrılmak zorunda olan iki sevgili gibi.
Giderek mantığımın sesinin gürleşmesi ürkütüyor beni. Yaptığım ne kadar mantıklı bilinmez.. Çılgınlıktır belki.
Bu kadar şifreli konuşma yeter. Zaman zaman kpss aşağı- kpsss yukarı yazmıştım buraya da.. Sınava son bir ay kala çalışıp onun dışında her gün bir yerlerde olduğum sınav sürecimin sonunda bir 2011 mezunu olarak 88.336 aldım.
Aslında hep şöyle istemiştim. Ağustos atamasında atanamayayım, Şubat atamasında daha iyi bir yere gitme imkanım olsun. Şimdi durum kısmen öyle... Ağustosta atanamadım. O süreden şimdiye kadar İstanbul'daydım. İstanbul ile hayli haşır neşir oldum. Geriye dönüp baktığımda hep güzel anılarım var İstanbul'a dair. Şimdi 1 hafta sonra bir yer adı öğreneceğim. 4 yıl orada yaşayacağım bir yer ismi. Oraya gitmemek, "İstanbul!" diye diretmek de mümkün; ama eskisi kadar iştahlı değilim burada yaşamaya. Zaman zaman özleyeceğim, burnumda tütecek, eminim.. O zaman da ilk fırsatta gelip istanbul'dan güzel bir öpücük alıp, geri döneceğim, her nereyse oraya..
İnsanın bir karar vermesi ne kadar büyük bir rahatlık... Geleceğe dair kararlar almak çok önemliymiş gerçekten...
Önümüzdeki cuma daha da netleşecek olan hayatıma karşı hislerim tıpkı ilk gecesinde tanışan çiftler gibi. Çünkü cuma günü sonuçlar açıklanacak ve ben pazartesi bambaşka bir yerde göreve başlayacağım. O zaman burada ya da başka bir yerde ............ günlükleri adı altında bir yazı dizisi oluşturmayı düşünüyorum :)
Geleceğe dair umutluyum. Yeter ki Allah yaşama sevinci versin. Yaşama sevincim oldukça kendimde benim bile şaşırdığım gücü hissediyorum.
Bambaşka bir perde başlıyor bu sefer...
Ve ben İstanbul ile sessizce vedalaşıyorum.
Bir yere gideceğim adı İstanbul olmayan, insanları İstanbul olmayan bir yere.. Nereye kadar kaçabilirdim ki İstanbul'dan kaçmamaktan... Yine vedalar görünüyor önümde, bilirsin ki vedaları da sevmem öyle, bu sefer kısa tutacağım tüm vedalaşmalarımı. Çok sessiz bir ayrılış olacak bu defa. Severek ayrılan, ayrılmak zorunda olan iki sevgili gibi.
Giderek mantığımın sesinin gürleşmesi ürkütüyor beni. Yaptığım ne kadar mantıklı bilinmez.. Çılgınlıktır belki.
Bu kadar şifreli konuşma yeter. Zaman zaman kpss aşağı- kpsss yukarı yazmıştım buraya da.. Sınava son bir ay kala çalışıp onun dışında her gün bir yerlerde olduğum sınav sürecimin sonunda bir 2011 mezunu olarak 88.336 aldım.
Aslında hep şöyle istemiştim. Ağustos atamasında atanamayayım, Şubat atamasında daha iyi bir yere gitme imkanım olsun. Şimdi durum kısmen öyle... Ağustosta atanamadım. O süreden şimdiye kadar İstanbul'daydım. İstanbul ile hayli haşır neşir oldum. Geriye dönüp baktığımda hep güzel anılarım var İstanbul'a dair. Şimdi 1 hafta sonra bir yer adı öğreneceğim. 4 yıl orada yaşayacağım bir yer ismi. Oraya gitmemek, "İstanbul!" diye diretmek de mümkün; ama eskisi kadar iştahlı değilim burada yaşamaya. Zaman zaman özleyeceğim, burnumda tütecek, eminim.. O zaman da ilk fırsatta gelip istanbul'dan güzel bir öpücük alıp, geri döneceğim, her nereyse oraya..
İnsanın bir karar vermesi ne kadar büyük bir rahatlık... Geleceğe dair kararlar almak çok önemliymiş gerçekten...
Önümüzdeki cuma daha da netleşecek olan hayatıma karşı hislerim tıpkı ilk gecesinde tanışan çiftler gibi. Çünkü cuma günü sonuçlar açıklanacak ve ben pazartesi bambaşka bir yerde göreve başlayacağım. O zaman burada ya da başka bir yerde ............ günlükleri adı altında bir yazı dizisi oluşturmayı düşünüyorum :)
Geleceğe dair umutluyum. Yeter ki Allah yaşama sevinci versin. Yaşama sevincim oldukça kendimde benim bile şaşırdığım gücü hissediyorum.
Bambaşka bir perde başlıyor bu sefer...
Ve ben İstanbul ile sessizce vedalaşıyorum.
18 Ocak 2012 Çarşamba
Siz küçükken ne olmak isterdiniz?
Ben küçükken herkes sorardı büyüynce ne olacaksınn? diye ben de kimi zaman doktor kimi zaman öğretmen kimi zaman avukat,eczacı falan.. Ama aslında bunları olmak istemiyordum. Olmak istediğim şeyi söylemeyi utanıyordum; çünkü ben büyüyünce dansöz olmak istiyordum. :) Bu isteğimden ötürü de kendimi içten içe suçluyordum. Neden ben de diğerleri gibi normal meslekler seçmiyorum diye.
Şimdi bu düşüncelerim aklıma geliyor da, gülmekten kendimi alamıyorum. Halbuki ne kadar masum düşüncelerdi, dans etmeyi sevmek neden günah olsundu ki? Çevrenin etkisiyle günah bir meslek olarak resmetmişim mesleği kafamda.
Şimdi dansöz müyüm? HAYIR :D Ama hala ilgim yok değil, belki de eğitimini alıyorumdur. :) Mesleğim olmasa da kendime dansöz olurum ben de... Gerçekten kendimi o müziğe verdiğimde her şeyi unutuyorum. Terapi gibi geliyor. Çok mutlu oluyorum :)
Hayatta sizi mutlu eden noktaları keşfetmek gerçekten çok büyük bir kazanç. Siz de kendinizin derinliklerine inin belki hiç farkına varmadığınız ya da önyargılarınızdan dolayı ketlediğiniz ilgileriniz olabilir:)
Şimdiden kolay gelsin ve sonradan iyi eğlenceler :))
http://fizy.com/#s/1aiidq
Şimdi bu düşüncelerim aklıma geliyor da, gülmekten kendimi alamıyorum. Halbuki ne kadar masum düşüncelerdi, dans etmeyi sevmek neden günah olsundu ki? Çevrenin etkisiyle günah bir meslek olarak resmetmişim mesleği kafamda.
Şimdi dansöz müyüm? HAYIR :D Ama hala ilgim yok değil, belki de eğitimini alıyorumdur. :) Mesleğim olmasa da kendime dansöz olurum ben de... Gerçekten kendimi o müziğe verdiğimde her şeyi unutuyorum. Terapi gibi geliyor. Çok mutlu oluyorum :)
Hayatta sizi mutlu eden noktaları keşfetmek gerçekten çok büyük bir kazanç. Siz de kendinizin derinliklerine inin belki hiç farkına varmadığınız ya da önyargılarınızdan dolayı ketlediğiniz ilgileriniz olabilir:)
Şimdiden kolay gelsin ve sonradan iyi eğlenceler :))
http://fizy.com/#s/1aiidq
17 Ocak 2012 Salı
Bundan böyle önümüze bakıcaz. Gülümseyeceğiz, yeri geldiğinde en sevdiğinin omuzuna gidip ağlamayı bileceğiz, ben bir ağlamayı bir de gülmeyi çok seviyorum. İkisinden sonra da bir rahatlama çöküyor üzerime. Eskileri hatırlarken "hey gidi günler!" dememiz yeterli... Eskiye bakıp da yeniyi kullanmadan eskitmenin luzümü yok. Hayat güzel, küçücük şeylerden mutlu olabilen insanlar var hala.. Bunlardan biri de sizseniz şimdi bu cümleyi okurken bir daha mutlu olun, zira siz bu dünyadaki nadir insanlardansınız.
Bugün hava güneşliydi. Annemle konuştum. Otobüste bir küçük bir bebek bana gülümsedi. Bugün çok mutluyum! Ertesi gün depresif olabilirsiniz, yaya kaldırımından geçerken size çarpan birini dövme hissi oluşabilir içinizde. Ya da ne bileyim gülmek çok zahmetli bir iş haline de gelebilir. Bunların hepsi insanlık belirtisi; sevinç, hüzün, mutluluk, huzur, şefkat,şehvet, korku,huzur... Bunların hepsi daha da fazlası küçücük bir beden de bulunabiliyor ve farklı kombinasyonlarından farklı ruh halleri ortaya çıkıyor.
Elif ŞAFAK 'ın SÜT romanını giderek daha çok özümsüyorum içimde... Acaba her kadın böyle gel gitler yaşar mı? Kadın olmak bir yük olur mu herkes için bu ülkede?
Özgür olmak istersin. Bağlansan da bir şeye her an iplerini koparıp gidecekmişsene özgür... Bir yandan da sahiplenilmek istersin, kocaman kollar olsun etrafında , hep sıkı sıkı bir o kadar da gevşek sarsın ki hep kalbin gülsün yanında...
Bugün hava güneşliydi. Annemle konuştum. Otobüste bir küçük bir bebek bana gülümsedi. Bugün çok mutluyum! Ertesi gün depresif olabilirsiniz, yaya kaldırımından geçerken size çarpan birini dövme hissi oluşabilir içinizde. Ya da ne bileyim gülmek çok zahmetli bir iş haline de gelebilir. Bunların hepsi insanlık belirtisi; sevinç, hüzün, mutluluk, huzur, şefkat,şehvet, korku,huzur... Bunların hepsi daha da fazlası küçücük bir beden de bulunabiliyor ve farklı kombinasyonlarından farklı ruh halleri ortaya çıkıyor.
Elif ŞAFAK 'ın SÜT romanını giderek daha çok özümsüyorum içimde... Acaba her kadın böyle gel gitler yaşar mı? Kadın olmak bir yük olur mu herkes için bu ülkede?
Özgür olmak istersin. Bağlansan da bir şeye her an iplerini koparıp gidecekmişsene özgür... Bir yandan da sahiplenilmek istersin, kocaman kollar olsun etrafında , hep sıkı sıkı bir o kadar da gevşek sarsın ki hep kalbin gülsün yanında...
16 Ocak 2012 Pazartesi
Bana kimse dolambaçlı cümleler kurmasın bu saatten sonra... SAKINN!!!
Dosdoğru söyleyin ne söyleyeceksiniz.
Eskidendi o bulmaca çözmeyi sevişlerim.
Şimdi sevmiyorum ne çengelini ne de soldan sağa olanları.
Dümdüz olmayı seviyorum ben, kalbimde ne varsa pat diye söylemeyi
Yoluma devam etmeyi.
Biraz da taşlaşmış içimde bir yerler..
O yüzden ağlamıyorum kimsenin arkasından.
İnsanları seviyorum, ama onlara olan sevgimden
Kendime olan sevgimi azaltamıyorum artık.
Bencillik mi nedir adı neyse ?
İsimlere takılmıyorum.
Bazen çok uzak memleketlere gitmek istiyorum.
Sonra bir şeyler beni çağırıyor buralardan.
Evimin kokusu...
Biraz yorgunluk var üzerimde
Ağlayınca geçer mi?
Kendimi bir yerlerde güvende hissetmek istiyorum.
Bir yeri sahiplenmek
Bir o kadar da ordan her an uçabilecekmiş gibi,
Yaşamayı istiyorum.
Zamanı geldiğinde de artık
Gitmeyi istiyorum sonsuz ve dingin bir yere.
Dosdoğru söyleyin ne söyleyeceksiniz.
Eskidendi o bulmaca çözmeyi sevişlerim.
Şimdi sevmiyorum ne çengelini ne de soldan sağa olanları.
Dümdüz olmayı seviyorum ben, kalbimde ne varsa pat diye söylemeyi
Yoluma devam etmeyi.
Biraz da taşlaşmış içimde bir yerler..
O yüzden ağlamıyorum kimsenin arkasından.
İnsanları seviyorum, ama onlara olan sevgimden
Kendime olan sevgimi azaltamıyorum artık.
Bencillik mi nedir adı neyse ?
İsimlere takılmıyorum.
Bazen çok uzak memleketlere gitmek istiyorum.
Sonra bir şeyler beni çağırıyor buralardan.
Evimin kokusu...
Biraz yorgunluk var üzerimde
Ağlayınca geçer mi?
Kendimi bir yerlerde güvende hissetmek istiyorum.
Bir yeri sahiplenmek
Bir o kadar da ordan her an uçabilecekmiş gibi,
Yaşamayı istiyorum.
Zamanı geldiğinde de artık
Gitmeyi istiyorum sonsuz ve dingin bir yere.
11 Ocak 2012 Çarşamba
Hala atama haberi yok hala! Neyse ki çok da bağlamıyor atama durumunun olup olmaması ama insan yine de acaba olacak mı olmayacak mı diye düşünmesi stres yapıyor. Son günlerde iş hayatı baya yordu. Dinlenemiyorum,üstüne de İstanbul'un şu zamanlardaki gıcık mı gıcık havası olunca çifte etki yapıyor. Yolda yürürken insanların bana çarptığı zamanlarda dönüp dövmek istediğim olunca, kendimden korkuyorum. :) Bir de şu sıralar kareteye başlama durumum var laf aramızda. Fena tehlikeli olabilirim.
Ya bugünlerde içimde huzursuzluk desem değil bir keyifsizlik hakim. Aslında yolunda her şey de... Mutluyum... Huzurluyum...Tüm suç bu kış mevsiminde... Ne yaparsam yapayım keyif alamıyorum. Geçenlerde Johnny Depp film yapmış gidelim dedik, Johnny bile keyiflendirmedi.. Filmi de beğenmedim bu arada gitmeyin benden söylemesi( Tutkunun Günlükleri)
Gönül alemimde hiç olmadığı kadar rahatım... Nirvana'ya ulaştım belki de.. İnsanın yüreğinin özgürce hareket edebilmesi de güzelmiş... Çevreme bakınabilmek zaman zaman mutlu eden tek şey beni. Daha ziyade eğleniyorum.. İnsanlar diyorum hoşlarmış ya :)
Şimdi şarkılar söyleme zamanı daha çok.. Her gün başka bir şarkı var dilimde...
Off tek sorun Kış! bi bit lütfen ya ! Şemsiyenden montundan yağmurundan yaşından bıktım. Beni rahat bırak ...
Ya bugünlerde içimde huzursuzluk desem değil bir keyifsizlik hakim. Aslında yolunda her şey de... Mutluyum... Huzurluyum...Tüm suç bu kış mevsiminde... Ne yaparsam yapayım keyif alamıyorum. Geçenlerde Johnny Depp film yapmış gidelim dedik, Johnny bile keyiflendirmedi.. Filmi de beğenmedim bu arada gitmeyin benden söylemesi( Tutkunun Günlükleri)
Gönül alemimde hiç olmadığı kadar rahatım... Nirvana'ya ulaştım belki de.. İnsanın yüreğinin özgürce hareket edebilmesi de güzelmiş... Çevreme bakınabilmek zaman zaman mutlu eden tek şey beni. Daha ziyade eğleniyorum.. İnsanlar diyorum hoşlarmış ya :)
Şimdi şarkılar söyleme zamanı daha çok.. Her gün başka bir şarkı var dilimde...
Off tek sorun Kış! bi bit lütfen ya ! Şemsiyenden montundan yağmurundan yaşından bıktım. Beni rahat bırak ...
4 Ocak 2012 Çarşamba
Türkiye Gibiyim! :)
Bu sabah işe hazırlanırken, bir yandan da bir sabah programını dinliyordum, ilginç bir şey öğrendim. Türkiye'nin burcu yengeç yükseleni akrepmiş. Bu yüzden de oryantel yapısı varmış yani 10 yıl kafasının üzerindde taşıdığı bir şey 10 yılın sonunda onun için hiç bir şey ifade etmeyebilirmiş. Duyguları çabuk değişebiliyormuş yani. Bu bana neden ilginç geldi? Çünkü ben de yükseleni akrep olan bir yengeç burcuyum. Yani benimde mi duygularım çok değişken? Evet insanlar hakkında duygularımı değiştirebildiğimi biliyorum ama bunu mantıkla yapabiliyorum, kendimi bıraksam sadece duygusal tarafından baktığımda değiştirebileceğimi sanmıyorum. Ama bunu öğrenmek beni mutlu etti. Türkiye ile burcum ve yükselenim aynı :) Türkiye gibi Hatunum !:D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)