22 Kasım 2011 Salı

Carpe Diem!


Peki ben neden şu son gülerde son günlerim kalmış gibi düşünmeye başladım. Bu cümleyi kurarken kulaklarımda Steve JOBS' un cümleleri çınlıyor. Bugunün son günününüzün olduğunu bilse idiniz bugün yapmayı planladıklarınızı yapmak ister miydiniz? Hayır ben istemezdim. Şimdilerde şubat atamaları ile Türkiye'nin herhangi bir yerine gitme olabilitesi olan biriyim. Yani İstanbul benim için hayatsa bu da ahayatımın son bir kaç ayı diye düşünebilirim. Bu durum hem korku hem de macera kokuyor. Ne olur ki bir kaç yılım bir köyde geçse? Depresyona girerim? ya da durumdan zevk almaya çalışırım. Bir defa adapte olmaya çalışırım oraya. Onlar gibi görünmeye dikkat etmek gibi. Hatta yazacak malzemelerim olur. Böyle düşünürken de Elif ŞAFAK'ın AŞK kitabından
"Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üst...ünden daha iyi olmayacağını?"

Neden endişeleniyorum ki ayrılacağım için burdan. Belki de daha iyidir hayatımın altı üstünden. Beni burda bağlayan ne var? Beni burda bağlayanlar hep burda duracaklar, birgün geri döndüğümde İstanbul güzelliğinden bir şey kaybetmeyecek. Beni buraya bağlayacak başka bir şey de yok zaten. Burda aşklar bile çöplük... Küskünlükte var biraz bazı şeylere. O yüzden korkmuyorum artık hayatın bana getireceiği yeniliklerden, istediği gibi açsın kartları. Mantıklı oynayacağım diye başımı ağrıtmayacağım. Şu an İstanbul'da nefes alıyorum, ileriyi düşünüp de şimdi mi boşa harcamanın luzümü yok.
Bugün hava güzel, ben güzelim... O zaman dışarı çıkmalı. Taksim sokaklarına gidip biraz kitapçı gezesim var.. Topuklu giymesem iyi olur diyeceğim ama yanımda düz ayakkabımda yok.. Ah kız olmak! Neyse tıpkı öğrencilik günlerimdeki gibi.. Gündüz Taksim'de olmak...

Hiç yorum yok: