18 Temmuz 2011 Pazartesi

Aslında...

Hayat devam ediyordu. Düşünmek, plan yapmak boşuna. Kafanı yorduğunla kalıyordun. Hep su yolunu buluyordu. Düşünecekse insan bir şeyleri, evreni düşünmeli bence. Nasıl yoktan var olmuş bunca şey? Nasıl, nerden kurgulanmış bu eşsiz, mükemmel senaryo?

Bir yandan ölümler, yok oluşlar, yıkımlar; diğer yandan hiç bıkmadan bize merhaba diyerek doğan güneş, dünyaya selam veren canlılar; Mutlular, mutsuzlar, iyimserler, kötümserler, kararlılar, kararsızlar.

İnsanız hepimiz,doğamızda var olumlu ve olmusuzu aynı anda yaşamak.Elimde gazete masmavi denizin karşısında, yakıcı güneşin altında otururken, bir köşe yazısı beni çok derinden etkiledi. Diyarbakır'daki 13 şehite üzülenler, ama bu üzüntüyü şezlongta güneşlenirken ya da DVD koyulup keyif yaparken yaşayanlara seslenmiş. Üstelik baya da ağır konuşmuş. Hassas yapımdan kaynaklanan bir durum olacak hemen suratım düştü. Haklı olabilir miydi?

Evet, Mozart'ın son çıkan albümünü alamamaktan yakınan bir zihniyet için söylenilenlerde haklı olunabilir. Ancak biz üzülürken gerçekten üzülüyoruz. Üstelik sadece 13 tanesi için değil. 30 yıldır bu uğurda şehit olan tüm askerlere gerçekten yürekten üzülüyoruz. Şezlongta da olsak, çok eğlensek de ... Dedim ya hayat olumlu ve olmusuzla birlikte yaşayabilme becerisidir.

Belki yazarın lafı başkasınadır ama ben çok üzüldüm o yazıya... Evet karalar bağlamıyoruz belki ama birilerinin gelip bizi kurtarmasını da beklemiyoruz. Biz kurtuluşumuza inanıyoruz. Neler yapabileceğimizin farkında, sadece bekliyoruz.

Hiç yorum yok: