23 Mart 2015 Pazartesi

Düşündüm de bir kıvılcım değil miydi, büyük yangınları başlatan ? Küçük bir adım büyük hedeflerin başlangıcıdır. Ve başaran insanlarla başaramayanlar arasındaki fark o küçük adımı ertelemektir. Kaç tane atmayı ertelediğimiz küçük adımlarımız var bizim.. Ya da bunlardan hangisi en çok bizde suçluluk uyandırıyor? Mevlana'nın sevdiğim sözlerinden biri de "Maşrapamız küçük ise deryayı suçlamaya hakkımız yok"...  İstediklerimiz şu an bizde değilse bu hayatın pintiliğinden değil, istemeyi bilmediğimizdendir diyorum ben de ... Kabulleneceksen bir şeyleri illa, bunun adı "-benden olmaz değil?" İstersem benden de olur " olmalı.. Olmazı değil, oluru kabul etmek lazım..

O zaman diyorum.. Başkalarından oluyorsa benden de olur.. Ne mi olur ? Hayal ettiklerim.. Kimse alınmasın darılmasın , oyunun kuralı böyle.. Ulu orta heryerde hayallerimi söyleyemem öyle. Hayallerimin kahyası olsa bile paylaşamam.. Toprağın altında bekledikçe yeşillenmiyor muydu tohumlar... Yeşillenmem için suküt lazım belki de..Dilim suküt ederken, içim tek kişilik sohbetler peşinde..

Bir yerlerden başlamak lazım artık şarkıyı söylemeye... Dinlemekten sıkıldım zira..  Dinliyorum kulağıma gelen cılız  şarkıyı, ince notaları anlamaya çalışıyorum.. Her gün bir önceki günden daha net söyledikleri.. Ucumu bırakma diyor, ses... Öyle melodiler vadediyor ki bana .. Hayrete düşüyorum ve yine söylüyor; bir gün susup yok olduğumda bu öksüz şarkıyı sana bırakacağım. Başkalarına ses olacağımı vadediyor, . Rüyadır o diyorum. Melodi kıkırdıyor, alaylı bir ses tonuyla uyan o zaman diyor.. Ve ben uyanamıyorum..

Küçük şeyleri beslersek büyümezler mi? Doğduğumda minicik ellerim, burnum , ayaklarım hepsi minicikti.. Büyümezdim, eğer beslenmesiydi bedenim, ruhum.. O zaman basitti formülü büyümenin.. İçimizde güzel ama küçük olan ne varsa beslemeye başlamak hem de şimdiden.. Şüphesiz ki büyüyecekler.. Yeter ki beslemeyi bilelim... Usanmadan, yorulmadan  ve kararmadan beslemeyi...

Arı iken yazdığım...

21 Mart 2015 Cumartesi

Çoğalıyorum,
sevdikçe seni , sarıldıkça sana
Çoğalıyorum...
Küçük kızım.
Gözleri gülen kızım.
Bulup da bunayanlar dünyasında
Bulamayıp da gülebilen kızım..
Nasıl geri çeviririm açılan kollarını.
Herkesi çevirsem, kimseye dermanım kalmasa da 
Sana sarılmaktan usanmam..

Her bastığımda bağrıma 
Yüreğindeki o boşluğa değiyor yüreğim..
Öyle aç ki o boşluğun, dolmaya..
İçimden çekiyor bir şeyleri,
Kana kana çekiyor.

Bana Melek diyorsun da ,
Melek olan sensin.
Kanatların kalbinde, biraz da gökyüzünde..
Anne kelimesini kurmaya cesaret edemezken ben sana..
"Ne zaman sarılsam, annem gibi oluyorsunuz" dedin ya
Sen bu yüzden çok güçlüsün meleğim..

Kimse seni ağlatamaz elindeki oyuncağı alarak..
Hiç bir şey yokluğuyla, üzemez seni artık.
Korktuğun geceler de, kapısını tıklatıp odasına girdiğin
Sabah saçlarını örüp, eliyle ekmeğine yağ süreninin olmadığı yerde
Kanatlarını açmışsın, öyle güzel uçuyorsun ki 
Kimse görmüyor, kırık kanadını
Uç güzel kızım, yanakları pembe
Gözleri güleç kızım ...

Öğretmenken yazdığım  ...



6 Mart 2015 Cuma

Gittikçe değişiyor birşeyler,
Derinlerimde, kuytularımın karanlık köşelerinde.
Karanlığın ıslak bedeninin tutuk sevişmeleri
Daha sıradan daha heyecansız...

Herşey daha karmaşıksız
Karmaşasını yitirmiş
Daha yorgunuz, sabırsız belki de daha korkak...
Daha umursamaz, daha ...

Mesela daha az düşünür oldum
Ne zaman düşünmek istesem canım yandığından.
Daha az savaşır oldum yeldeğirmenleriyle
Kabullenmek sözlüğümde yeni bir kelime
Oldurmadan, oluruna bırakır oldum..

Şimdi sen sanma ki eskisi kadar inatçıyım
Dedim ya sanarsan kendini nimetten,
Çok sürmez birkaç günde
Belki de daha az sürede yok olursun yüreğimden.

Ben gelemem artık tükenmelere..
Ismarlama! İçemem bir kadeh daha,
Beraber sarhoş olmayacaksak.
Islanmayacaksak beraber...


1 Mart 2015 Pazar

Dünya küçük müymüş? Hiç de değil.. Dünyası küçük olan insanların arkasına saklandığı cümle bunlar.. Hayat kısa mıymış ? Atıyorlar.. ! Onu kısalaştıran ,musluktan lavabo boşluğuna süzülen, hiç bir iş uğruna kullanılmayan suymuşçasına geçip gitmesine izin veren ve yapacaklarımızı erteleyen bizleriz.

Yaşamak her saniyesini hissederek yaşamak? Çok sorguluyorum.."İnadına Yaşamak" .. Yaşamaktan zevk almak . Her gün yeni bir şey keşfedip, her gün kendini bir parça yenilemek.. Bazı monotonluklarına sadıkken bazılarından çabucak soyunmak.. Ve farkına varmak aslında ne çok öğrenilecek bilgi, ne çok seyahat edilecek yerler,okunacak kitaplar, izlenecek filmler, tadılacak damaklar ve ne çok hayatlarına dokunacağımız insanların olduğunun farkına varmaktan bahsediyorum. Bu kadar çok yapacak listesi varken ne anlarlar bazı insanlar ucuz senaryoların figüranı olmaktan.. Ama figüransız eksik kalırdı değil mi filmler?

Biliyorum artık, insanların hepsinin iyi olmadıklarını... Ve başkalarının hikayelerindeki kötü karakter olmayı kendine görev edinip, bu aktivitelerden beslenen insanların varlıklarını kabullendim.. Bu kabulleniş, YENİLGİ anlamına gelmiyor, bu kabulleniş ZAFER di benim için. *Var olduklarını bil   * Süprizlerine hazırlıklı ol ve*Senin dibe çökeceğini sandıkları noktada.. Kocaman bir GÜLÜMSEME( bu yüzden ağzımın büyük olmasını seviyorum:) ) ve en sevdiğin ayakkabılarınla çık karşılarına.. Merhaba, kırmızı rujum yakışmış mı diye sor? Sonra suratlarındaki şaşkınlık, öfke ve hayalkırıklıklarını kaçırmadan birlikte selfie yapmayı teklif et . O fotoğrafa baktıkça kendini sev, çünkü sen artık direnmeyi değil , yönetmeyi öğrenmişsin :) Savaşıp, vakit kaybedip hayallerini erteleyeceğine , yolundaki engellere , aslında engel değilmiş gibi davranıp onları da engel olamayacaklarına inandırmayı öğrenmişsin. Bundan daha etkili bir güç olabilir mi?

Öldürmeyen şeyler, güçlendirirmiş ya ? Giderek güçlenmek için her gün bir şey alıyorum kendim için . Hayır hayır alışveriş manyağı olduğumu düşünmeyin , bugün aldıklarımı hemen söylüyorum.. sabah kahvem eşliğinde okuduğum kitabım ardından vücudum için aldığım yarım saatte olsa egzersizim , ve yine vücudumu şımartan en sağlıklısından bir kahvaltı . İzlediğim filmler, kendimi müziğe emanet edip herşeyi unutup tamamen dansa teslim oluşum, yaptığım seyahatler, yazdığım yazılar.. Bunların hepsini alışveriş olarak tanımlıyorum ben.. Yaşamla yapıyorum bu alışverişi.. alıyorum ve pozitif enerjimi geri veriyorum .. Ben verdikçe bir yandan geri alıyorum..

Üç maymunu oynuyorum, En sevdiğim oyun. Görmüyorum gözümün önünden ayrılmayıp illa hayatıma dahil olmaya çalışanları, duymuyorum hakkımda  konuşup ve bundan gıda alanları, konuşmuyorum yorumlamaya figüranların rollerini.. Çünkü daha önemli işlerim var , yarım kalanlar ve daha hiç başlamadıklarım , kurtulmam gerekenler.. Başkalarının mutsuzluklarıyla beslenenlere kötü haberlerim var, burda mutsuzluk sizlere ömür, sevgi var , doğru var, adalet var.. Üzgünüm ama kocaman bir GÜLÜMSEYİŞ var :) Sözüm ona var git sen başka kapıya....