28 Eylül 2013 Cumartesi

Bugün Doğubeyazıt'ta güneşli bir pazar olduğunu gördüm pencereden bakınca ! Bir parça tutmak lazım o zaman ucundan. Küçük bir Doğubeyazıt turu yapmayı planlıyorum aniden gelen misafirimi gezdirmek için..

Bu yıl buraya gelirken zaman nasıl geçer diyordum . Ama hiç düşündüğüm gibi olmadı. Günler öyle dolu ve canlı geçiyor ki, zaman kimi zaman yetmiyor. Yetişemeyeceğim diye endişeleniyorum işlere...

Her hafta hayatımda bir şeyler değişmeye başladı.. Geçen pazar spor yaparken acı bir haber alıp bir haftalığına memleketime gittim. Dedemi kaybetmiştim. Derinden sarsılmıştım..Çocukluğumun büyük bir parçasınıda yanında götürdü giderken. Toprağın bol olsun dedem benim .. Bu kızla her zaman gurur duyacaksınız siz ikiniz anneannemle, ordan .. ve birgün yanınıza ulaştığımda her zamanki gibi ALLAHINI SEVEYİM diyerek alnımdan öpeceksiniz. 

Bir sonraki pazar tekrar Doğubeyazıttaydım. Eğitim-öğretim başlayalı bir hafta olmuştu. Birden bire büyük ısrar ve cesaretlendirmelerle  ve pansiyon nöbetlerinden kurtulmak için müdür yardımcılığı görevlendirmemi kabul ettim. Ve okuldaki konumum değişiverdi hiç aklımda yokken. Gidenin yerine yenisi hemen gelmediğinden hayli biriken işleri yoluna koymak epeyce vaktimi aldı. Henüz mdr yardımcılığı kimliğini üstüme giyememiş olsam da kısa zamanda epey bir şey öğrendim. Pişman olmamayı diliyorum. Büyük bir tercrübe olacağından eminim ama hayırlısıyla altından kalkmayı umarım.

Bu pazar ise güne erken başladım. Az biraz sabah sporu ile deşarj :) ardından ılık bir duş.. Sonra blog yazasım geldi misafirimi beklerken. Blogu yazarken bir telefon aldım. Doğubeyazıt'a bir misafir daha geliyormuş :)) o zaman misafirleri tanıştırıp bu güneşli Bazidin tadını hep birlikte çıkarmak lazım :))

Mutlu pazarlar! :)))

11 Eylül 2013 Çarşamba

En işin içinde çıkamadığım zaman bi kahve yaparım sade....
Sonra kalmışsa arkadaşımdan bitane
Yakarım...
Çekerim içime dumanı...

Sonra izlerim kendimi karşıdan,
Küfrederim, alay ederim :)
Ama sonra boşver derim..
Yanına kar değildi yaşadıkların,
Ama zarar da olmadığını bilirim...

5 Eylül 2013 Perşembe

Harabe

Bazen daha güzel şeylere yol açmak için bazı şeylerin yıkılması gerekir.
Bu değişiklik kimi zaman panik yaratır.

Alışmışızdır o eski yıkık dökük harabeye
Bize göre mutluyuzdur orda.
Halbuki her yağmur yağdığında, çatısı akar.
Duvarlarındaki derin çatlaklardan soğuk gelir,
Çetin kış günlerinde.
Ve yazları kavurur güneş, her tepeye geldiğinde.

Ama yine de inat bu ya sarılırız harabeye..
Üşütse de, yaksa da, sokakta yatırsa da kimi zaman
Terketmek zor gelir, taşınmak ürkütür...
Arada bir tavanın açık tarafından gökkuşağı kendini gösterir çünkü.
Sırf bu yüzden orda kendimizi mutlu sayarız..
Bilmeyiz gökkuşağının aslında kendini daha çok gösterdiğini dışarda.

Sonra bir deprem olur,
Harabe yıkılıverir.
İstesen de yaşayamazsındır artık orada.
Önce sızlanırsın evim diye.
Gökkuşağını sadece ordan izleyeceğini sanıyorsundur çünkü.
Derken zaman geçer,
Ve hayatın sonu olmadığını görürsün.
Artık üşümüyorsundur kış gecelerinde,
Ve kavurmuyordur güneş tenini..
Çünkü yeni evin seni koruyordur.
Hem de harabenin hiç koruyup kollamadığı kadar...

2 Eylül 2013 Pazartesi

Bir insan kendini ne zaman tam olarak tanıyabilir?
Düşününce cevabı hemen verilecek bir soru değil...
Şöyle olsa napardın diye sorulduğunda kaçımız gerçekten asıl tepkimizi kestirebiliriz...
Bence hiç birimiz bunu hayatımızın sonuna kadar kusursuz şekilde yapamayız..
Çünkü değişiyoruz.

İnsan değişir,
Kırıldıkça, tiksindikçe...
Hırpalandıkça değişir.
Kimimiz hırçınlaşırız canımız yandıkça
Kimimizse susmayı tercih ederiz.
Susuşlar sessiz konuşmaların davetçisi...
Sustukça pişersin ve başka bir göz açılır yüreğinde...
O göz herkesin bu kadar samimiyetsiz olduğu dünyada
Nasıl bu kadar içten kaldığını gösterir
Ve seversin kendini...
Kimseyi aldatmadığını,
Her kelimeyi dibine kadar hissettiğini,
Sevgi yolunda her yolu yürüdüğün için seversin..

Sonra dua edersin..
Ki kimseye güvenin kalmadığı bir dünyada
Hala sevebilen bir kalbin var diye..
Hala inanabildiğine sevginin gücüne,
Şükredersin...

Hala sevebilirim ben her şeyi
Denizi, toprağı, gökyüzünü, hayvanları,
Ve tabi insanları da
Yeter ki dokunmak bilinsin yüreğime,
En derin, en kuytu kimsenin giremediği yerlere...