Bazen bakıyorum da dünyaya ne acayip! Herkes kendini bir parça da olsa mutluluk süpürgesinin üzerine bindirmiş uçmaya çalışıyor. Ama gerçek ama yalan mutlu sonla biteceğine inandığı birşeye inanmak istiyor. Tüm inacını o yolda harcıyor, ta ki o inancı sarsılmaya başladığı an o mutluluk süpürgesi mutsuzluk süpürgesine dönüşüp, tüm yaşam sevincini süpürmeye başlıyor içinden....
Yine de çırpınıyor insan hani belki olur da dalgalanır sakin sular da atar en maviliklere bizi de diye... Bekliyor aydınlık günler de gelir diye... Ve korkuyor ömrün geçmesinden ... Ömür dediğin değil mi bizi harcayıveren kolayca.. İşte bundan sürekli bir şüphe bürüyor insanın içini yanlış duraklarda doğru otobüsü bekleyenlerinkine benzeyen... Ama yine de sonuna kadar oynamaktan vazgeçmiyor zarlarını , mars olmaktan korkan bir acemicesine..
Giderek sessizleşiyor. Tepkileri daha şiddetsiz ve kabullenişleri kolaylaşmaya başlıyor.. Aslında bir şeylere hazırlıyor da kendini, bunu kendinden bile saklıyor... Ama yine de güzel olsun istiyor. Ve gördüğü her ışıkta başını tekrar tekrar kaldırıp bakıyor ve bekleyişi devam ediyor otobüs durağında...